Sosyal Bilgiler 5. Sınıf Sözlüğü

Sosyal Bilgiler 5. Sınıf Sözlüğü

A

adalet: Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması, hakkı gözetme.
ağyar: Başkaları, yabancılar, eller.
ahilik: Kökleri eski Türk törelerine dayanan ve Anadolu’da yüksek bir gelişim gösteren esnaf, zanaatçı, çiftçi vb. bütün çalışma kollarını içine alan ocak.
akademik dürüstlük: Bilimsel niteliği olan çalışmalarda yararlanılan kaynakların belirtilmesi, alıntıların kimden ve nereden yapıldığının açıklanması.
alafranga: Avrupalıların töre, âdet ve hayatına uygun olan.
alaturka: Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun olan.
animatör: İnsanların güzel vakit geçirmesini sağlamak için el ve iletişim becerileri sergileyen kişi.
antik: İlk Çağ’daki uygarlıklarla, özellikle eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan, antika.
avantaj: Kazanım, yarar.

B

besicilik: Üretim amaçlı hayvan besleyen besicinin yaptığı iş.
beşerî: İnsanoğlu ile ilgili.
bilim: Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim.
boyut: Genişlik, kapsam, durum, nitelik.
börk: Genellikle hayvan postundan yapılan başlık.
buluntu: Kazı veya araştırmalarla ortaya çıkarılmış olan, bazen de rastlantı sonucu bulunan eski çağlardan kalma eşya.
bulutsu: Uzayda gaz ve toz bulutu.

C – Ç

cemre: Şubat ayında birer hafta arayla havada,
suda ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.
cepken: Kolları yırtmaçlı ve uzun, harçla işlenmiş bir tür kısa, yakasız üst giysisi.
çarık: İşlenmemiş sığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan
ayakkabı.
çeyiz: Gelin için hazırlanan her türlü eşya, cihaz.
çini: Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan,
bir yüzü sırlı ve genellikle çiçek resimleriyle bezeli, pişmiş, balçık levha, fayans.

D

dijital: Verilerin bir ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesi.
döviz: Ülkeler arası ödemelerde kullanılabilecek para, çek, poliçe vb. her türlü ödeme aracı, yabancı ülke parası.

E

ebru: Kâğıt süslemeciliğinde kitre, kola vb. yapıştırıcılarla yoğunlaştırılmış su üzerine, neft yağı ile sulandırılmış yağlı boya damlatılarak yapılan ve kâğıda geçirilen süs.
egemenlik: Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet.
ekonomi: İnsanların yaşayabilmek için üretme, ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu faaliyetlerden doğan ilişkilerin bütünü, iktisat.
encümen: Belirli bir konuyu ele almak için bir kurul içinden birkaç kişinin seçilmesiyle oluşturulan kurul, alt kurul, yarkurul, belediye encümeni.
estetik: Güzellik duygusu ile ilgili olan.
etik: Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü.

F

festival: Dönemi, yapıldığı çevre, katılanların sayısı veya niteliği programla belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi.
figür: Bir dansı veya oyunu oluşturan ölçülü adımlarla beliren zincirleme hareketlerden her biri.
firavun: Eski Mısır hükümdarlarına verilen unvan.
fistan: Tek parça kadın giysisi.
fuar: Belli zamanlarda, belli yerlerde ticari mal sergilemek amacıyla açılan büyük sergi.

G

gam: Çekilen üzüntü, keder, tasa, kaygı.
gelenek: Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar, anane.
genelleme: Genellemek işi, zihnin genel düşünceler yapması işlemi veya özelden genele geçiş, tamim.

H

ham madde: Bir ürün elde edilmesinde kullanılan temel bileşenlerin işlenip elde edilmesinden önceki durumu.
heba: Hiçbir işe yaramadan yok olma, boşa gitme.
hiyeroglif: Resimlerle yazılan yazı.

İ

ihlal: Bozma, zarar verme.
ihracat: Bir ülkenin ürettiği malları başka bir ülkeye veya ülkelere satması, dış satım.
ithalat: Başka bir ülkeden mal getirme veya satın alma, dış alım.

K

köle: Savaşta tutsak alınan, yabancı ülkelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan veya başkasından satın alınan kimse, kul, esir.
köstek: Engel, saat, kılıç, anahtar vb.nin ucuna takılan zincir.
kronoloji: Tarihi olayları oluş sırasıyla gösteren liste, zaman bilimi.
kubbe: Yarım küre biçiminde olan ve yapıyı örten dam, kümbet.
kupür: Gazete ve dergi sayfalarından kesilmiş yazı, kesik.

L

leçek: Başörtüsü, yün atkı.
link: Bilgisayar ortamında oluşturulan genel ağ sitelerine ulaşmak için kullanılan adres, bağlantı.

M

mahrum: Bir şeyin yokluğunu çeken, yoksun.
mahşer: Kıyamet günü dirilenlerin toplanacaklarına inanılan yer, büyük kalabalık.
maruz kalmak: Bir olay veya bir durumla karşı karşıya olmak.
medrese: İslam ülkelerinde, genellikle İslam dini kurallarına uygun bilimlerin okutulduğu yer.
milat: Hz. İsa’nın doğduğu gün, herhangi bir olayın başlangıcı.

O – Ö

oba: Göçebelerin konak yeri, bu yerde konaklayan göçebe halk veya aile.
öge: Bir bütünü oluşturan, bütünden ayrıştırıldığında da kendi başına anlam taşıyan parça,
unsur.
ön yargı: Bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargı, peşin yargı, peşin hüküm, peşin fikir.
özgün: Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal.

P

planör: Hava akımlarından yararlanarak uçan, uçağa benzer motorsuz hava taşıtı.

R

restore: ”Eski ve değerli bir yapıyı onarıp eski durumuna getirmek” anlamındaki restore etmek birleşik fiilinde geçen bir söz.
risk: Zarara uğrama tehlikesi, riziko.

S

sermaye: Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı.
sikke: Özellikle eski devirlerden kalma madenî para.
sorumluluk: Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet.
sözleşme: Hukuki sonuç doğurmak amacıyla iki veya daha çok kişinin, kuruluşun karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla gerçekleşen işlem, bağıt, akit, mukavele, kontrat.

T

teknoloji: Bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi, uygulayım bilimi.
telafi: Kötü bir etkiyi veya sonucu başka bir etki ile yok etme, karşılama, yerine koyma.
tespit: Bir durumu kuşkuya düşürmeyecek biçimde gösterme.
teşhis: Kim ve ne olduğunu anlama, tanıma, seçme, belirleme.
teşkilat: Kişi veya kurumların ortak bir gaye için oluşturdukları kuruluş, örgüt.
traverten: Birtakım kaynak sularının dibinde biriken, kalkerli veya silisli tortu, pamuk taşı.
tuğra: Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel bir biçimi olan sembolleşmiş işaret.
tutanak: Belgelenmesi gereken bir durumu tespit edenler tarafından imzalanan belge, söylenen sözlerin yazıya geçirilmesi.
tümülüs: Kral ve ailesi için inşa edilen mezar odasının üzerine toprak ve taş yığılmasıyla oluşturulan yapay tepe.

U

uygarlık: Bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, fikir, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümü, medeniyet.

V

vergi: Kamu hizmetlerine harcanmak için hükûmetin, yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya veya bazı malların fiyatlarının üstüne koyarak dolaylı yoldan herkesten topladığı para.

Y

yatırım: Parayı, gelir getirici, taşınır veya taşınmaz bir mala yatırma, mevduat.
yazıt: Bir kimse veya bir olayın anısını yaşatmak için bir şey üzerine kazılan yazı, kitabe, çevresi kabartma silmeli, içinde yazı olan taş.
yemeni: Yumuşak, yazlık bir çeşit ayakkabı.

Z

zarif: Çekicilik, biçim, görünüş, durum, konuşma ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen, zarafetli.
zıpka: Karadeniz kıyısı halkının giydiği dar paçalı potur.

Kaynak: Ortaokul 5. sınıf  E-Kare Yayınları ders kitabı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir