Sıfırı Bulan Adam ”Hârizmî”
Türk kökenli Matematik veAstronomi bilginidir. Cebir ve Astronomi bilimlerinde önemli eserler yazmıştır. Harizmi’nin Ahmed, Muhammed ve Hasan adlı üç çocuğu olup, hepsi de Matematik bilimi üzerinde ciddi çalışmalarıyla tanınır.
Hive bölgesinde bir Türk şehri olan Harizm’den Bağdat’a gelerek zamanın alimlerinden ders aldı ve kendini yetiştirdi. Harizmi, zamanın Abbasi Halifesi Me’mun’dan yardım ve destek gördü. Bağdat’taki Saray Kütüphanesi’nin idaresi kendisine verildi. Matematik ve Astronomide araştırmalar yaptı.
Doğu ve Batı ilim aleminde Cebir’e yaptığı katkılarla ün yapıp, tanınan Harizmi; bu sahada ilk eser sahibidir. Eserlerinde Avrupa’nın bilmediği “sıfır”ı kullanıp, cebir işlemlerini geometrik düşüncelerle temellendirdi. Harizmi, “Kitab’ül Muhtasar fi Hesab’il Cebri Mukabele” adlı eserinde, “cebir” kelimesini Matematiğe kazandırdı. Cebir konuları metodik ve sistematik olarak ilk defa ortaya koydu. Zamanın matematiğine yeni bir yön vermiştir.
Latince’ye çevrilip, Avrupa’da yüzyıllarca faydalanılan, “Kitab’ül Muhtasar fi Hesab’il Cebri Mukabele” ‘nin Arapça aslıyla Batı dillerine tercümesi Avrupa ve Amerika’da yayınlandı. Eser; bir önsöz, beş bölüm ve bir de ek bölümden meydana geliyordu. Muhteva olarak; birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözüm şekilleri, bilinmeyenleri, çeşitli cebir hesaplamalarını misallerle açıkladıktan sonra; nazari ve tatbiki hesaplama şekilleri, zamanın hükümet işlerine ait hesapların yapılması, kanalların açılması, bina yapımı, esnaf ve tüccar için lüzumlu işaretleri kapsıyordu. İkinci önremli eseri: “Kitab-el Muhtasar fi hisaballindi” isimli kitabıdır. Arapça aslı mevcut olmayan, Cambridge Üniversitesi’nde bulunan ve “Algoritmi de numero indoram” adlı Latince kitaptır. Bugünkü “logaritma” terimi, Harizmi’nin bu eserinde Latice, “algazizmi” olarak geçtiği sanılmaktadır.
EL-HAREZMİ(780-850)
Asıl adı Ebu Adullah Muhammed Bin Musa El Harezmi’dir.Özbekistan’ın Hive bölgesinde bir Türk şehri olan Harizm’de doğmuştur.Matematik ve astronomi bilginidir.Hayatı hakkında çok bilgi bulunmamaktadır.Üç oğlu olduğu ve oğullarının da hepside matematik bilimi üzerine ciddi çalışmalarıyla tanınan önemli eserler neşretmişlerdir.Harizm’den Bağdat’a gelerek zamanın alimlerinden ders alıp kendini yetiştirmiştir.Zamanın Abbasi Halifesi Me’mun’dan yardım ve destek görmüştür.Bağdat’taki Saray kütüphanesinin idaresi kendisine verilip matematik ve astronomi de araştırmalar yaptı.Batı bilim dünyasında en sürekli en derin etkiler bırakmış matematikçi olarak tanınmıştır.Bu sahada ilk eser sahibidir.Eserlerinde Avrupa’nın bilmediği “sıfırı”kullanıp cebir işlemlerini geometrk düşüncelerle temellendirdi.Harezmi’nin ilk kitabı Kitab’ül Muhtasar fi Hesab’il Cebri Mukabele”önemli gelişmelere dayanak olmuş 600 yıldan fazla matematik öğrenimi için temel sayılmıştır.Bu eserinde “cebir”kelimesini matematiğe kazandırmıştır.Eser Endülüs medreseleriyle batıya geçmiştir.Latince’e çevrilip Avrupa ve Amerika’da yayınlanmıştır.
Geometri ve cebir dalında günümüze kadar gelen bir çok çalışması vardır. Avrupa kabul etmesede Avrupaya sıfırı tanıtan ve kabul ettiren müslüman matematikçi Harezmidir. Halen YGS, SBS ve LYS sınavlarıda Harezmiden izler bulunmaktadır.
Sıfırı kim keşfetti?
Sıfırı kim keşfetti? Sıfır sayı mıdır? Sıfır ne zaman keşfedildi? Sıfırın önemi nedir? Sıfır nedir?
Sıfırın keşfi matematik dünyasında yapılan en büyük ilmi keşiflerden biridir.
Sayı yazısının icadı ve sistemli hale getirilmesi, son derece hayati bir önem taşımaktadır. Sayı sistemine, Müslümanların “es-sifr” dedikleri “Sıfır”ın(0) ilavesini, matematik ve medeniyetler tarihinde bir “devrim” olarak değerlendirebiliriz. Zira, şu anda çağdaş ilimin ve hayatın her cephesinin, bu “sistem”le ayakta durduğu bilimsel bir gerçektir. Bugünkü maddi medeniyetin inkişafı, ortalama on asır önce başlamıştır tespiti doğrudur.
Bugün “Arap Rakamları” dediğimiz “sayı sistemi”, matemetiğin temelini(bazını) oluşturmaktadır. Milletler, değişik işaretlerle bu ihtiyacı karşılamaya çalışıyorlardı. Mesela, “Romen Rakamları”, yazı harfleriyle ifade edilmeye çalışılıyordu. Yüksek sayıları ifade etmek için bir sürü harfi yan yana dizmek gerekiyordu. Ayrıca hiçbir kaidesi de yoktu. H. G. Wells, “Kısa Dünya Tarihi” inde bu gerçeğin altını şöyle çizer:
“Biçimsiz Roma Rakamları’nın yerini, bugün hala kullandığımız Arap Rakamları aldı. Sıfır işareti, ilk defa olarak icat edilip kullanılmaya başlandı.”
Bugünkü “sayı sistemi”nin, yani 1’den 9’a kadar olan sayıların, tesbitinin ilk defa Hintliler’e ait olduğu söylenmekle beraber; bu “sayı yazısı”nı, bizzat ifade eden ve sıfırla beraber “sayı sistemi” olarak kullanan, hiç şüphesiz ki, Müslümanlar’dır. Sıfır kullanılmadan önce; 1204 gibi bir sayıyı yazmak ve bunu 124’ten ayırmak için, 12.4 şeklinde nokta kullanıldığı, bir vakadır. “Sıfır”a, “es-sifr” diye isim veren ve onu matematiğe kazandıran, Müslümanlardır. Sedillot, “Materiauz Pour Servir a L’histoire Compara des sciences Mathematiques” adlı eserinde:
“Her ne kadar Müslümanlar, bizim ‘chiffres arabes = Arap rakamları’ dediğimiz sisteme, ‘chiffres indiens = Hind rakamlar’ diyorlarsa da bu vaziyet, o rakamların menşeini Hindistan saymamıza, kafi bir sebep değildir. Çünkü Müslümanlar, ‘proclus’un tarif ettiği bir alete de ‘cercle İndien = Hind çemberi’ ismini vermişlerdir. Zaten Arap rakamlarının, şekil itibariyle Hind rakamlarından büsbütün başka türlü olduğu da tesbit edilmiştir” der.
Matematik tarihinin unutamayacağı büyük matematikçi Harezmi, yazdığı bir kitapta; sayıların ve sıfırın nasıl kullanılacağını bu sıfır dahil “sayı sistemi” ile nasıl çok yüksek basamaktan sayıların, kolayca gösterilebileceğin anlatır. Böylece, İslam coğrafyasındaki devlet dairelerinde, bu “sayı sistemi” kullanılmaya başlar. İslam matematikçileri, bu sayı sistemine dayanarak, dört işlemli hesaplar yaparlar.
Harezmi, kitabında, sıfırın, çıkarmada kullanılmasını şöyle anlatır:
“Sekiz, diğer sekizden çıkınca, geriye birşey kalmaz. Bu takdirde hanenin (basamak) boş kalmaması için, bir dairecik koy! Dairecik, boş hanenin yerine geçmek zorundadır. Eğer bu hane boş kalırsa, diğer haneler de tahdit edilmiş olurlar.”
“Sıfır”(0) olmadan ne matematik ne bilimler nede teknoloji olur. Sıfır, bir anlamda sayı sisteminin sihirli bileşenidir. Sayı sistemi ve bu sisteme dayanan bütün matematik sistemler, ancak “sıfır anahtarı”yla çözülür. Modern matematikte, “sıfır kavramı”nın önemi artmıştır. Bugün, sıfırsız, matematiği düşünmek, imkansızdır.
Dr. Sigrid Hunke; şu tespiti yapar:
“Neticede Arap rakamları, Batı’yı fethetti. Bu rakamların, tabii ilimler, nakliye, teknik ve ekonomik alandaki mühim rolü, Dünya’nın bütün medeni milletleri tarafından kabul olundu.”
Batı’nın, bu İslam rakamlarından haberi çok geç oldu. Daha doğrusu Batı, bu sistemi çok geç kavrayabildi. Pizalı Leonardo’nun, babası vasıtasıyla, Müslümanlarla ticari teması ve bir Müslüman öğretmenden ders alması; sayı sistemini ve işlemlerini öğrenip Batı’ya, götürmesini temin etti. Bu ise, XIII. yüzyılda mümkün olabilmiştir. Philip Hitti, “Pecis d’histoire des Arabes” de şöyle yazar:
“İslam rakamlarının gayr-i müslim Avrupa’ya yayılması, herşeye rağmen inanılmayacak kadar ağır oldu. Şimali Afrika’da seyahat etmiş ve bir Müslüman mualliminden ders almış olan Pizalı ‘Leonardo Fiboncci’, 1202 tarihinde, en mühim hususiyeti, İslam rakamlarının kullanmasından ibaret bir eser neşretti. Avrupa matematiğinin başlangıcı, işte bu eser oldu. Eski rakam sistemiyle(Romen rakamları), bazı sahalarda hiçbir riyazi tekamüle imkan yoktur: Çünkü, bizim bugün bildiğimiz hesap ilminin temel taşları; sıfırla, İslam rakamlarıdır.”
Müslümanlar, sadece bu sistemi kurmakla kalmadılar. Ayrıca “cebir”, “geometri” ve “trigonometri”nin de temel yapısını dokudular.