Muğla'nın Tarihi

Osman Nuri Dikel

Nişancı

Katılım
19 May 2018
Mesajlar
72
Puanları
18
Muğla'nın TarihiM.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanır. İlk çağlarda bu bölgeye Karia’lılar yerleştiği için Karia adı verilmiş. İlin bilinen tarihi ise Hitit’ler ile başlar. Hitit’ler bu bölgeye Lugga derlermiş. İmparatorluğun parçalanmasından sonra Frig’ler egemen olmuş, daha sonra Lydia’lılar bölgeyi ele geçirmişler, bu arada Dor’lar ve Ion’lar da yöreye göç etmişler. Bölge M.Ö. 546 yılında Pers’lerin, M.Ö. 334 yılında (Halikarnassos/Bodrum ve civarı) Makedonya Kralı Büyük İskender’ in, M.Ö. 189 da Bergama Krallığının, M.Ö. 133 de Roma İmparatorluğu’nun, Roma’nın ikiye bölünmesiyle de, Doğu Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine girmiş. Türklerin eline geçmesi Uç Beylerden Menteşe Bey tarafından 1284 de gerçekleşmiş.

Bölge 1391 yılında, Yıldırım Beyazıt, tarafındarı Osmanlı topraklarına katılmış, 1402 de Timur’un hakimiyetine geçmiş, Timur bu yöreyi tekrar Menteşe Beyliği’ne vermiş, daha sonra 1425 de II Murat zamanında, Menteşe Bölgesi tümüyle Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine geçmiş. Menteşe oğulları zamanında Yunanistan, Muğla kıyıları ve adalarına çıkmış, Rodos adasını bir süre egemenlikleri altına almışlar. Bu dönemde Rodos adasına yerleşen Sait Jean şövalyeleri Osmanlılar ve Menteşe oğulları ile savaşmışlar, Bodrum kalesini de bir süre ellerinde tutmuşlardır. Ancak 1522 de Kanuni Sultan Süleyman tarafından hem Rodos adası hem de Bodrum Kalesi Osmanlı İmparatorluğu’na katılmışMuğla ilinin merkezi Menteşe Beyliği zamanında Milas’tı; Muğla, Osmanlı İmparatorluğu döneminde merkez olmuş.

“Muğla” adının nereden geldiği konusunda çeşitli söylentiler bulunur. En yaygın söylentiye göre ilin adı, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan’ın komutanlarından “Muğlu” Beyi adından gelmekte. Büyük olasılıkla burayı Muğlu Bey fethettiği için bu komutanın adı verilmiş, “Muğlu” zamanla Muğla’ya dönüşmüş. 1889 Aydın Vilayet salnamesinde rastlanan “Mobella” adı ise kentin ortaçağdaki adıdır.

Kurtuluş savaşı sırasında, Muğla ve yöresini 11 Mayıs 1919 tarihinden itibaren işgale başlayan İtalya, Menderes’in güneyinde filizlenen ulusal güçlerle pazarlık ve anlaşma yapmak zorunda kalmış. İtalya, Yörük Ali Efe’nin Muğla’dan , Demirci Mehmet Efe’nin de Nazilli’den yönlendirdikleri ulusal direniş çalışmaları karşısında silahlı bir çatışmayı göze alamamış. İşgal üzerine tüm Anadolu’da mitinglerin düzenlenip direnme örgütlerinin kurulması için İzmir’den gelen telgrafa, Muğlalı Kocahan Mitingi’ni düzenleyerek cevap vermiş. Aldığı kararların ardından Vatan Müdafaa Cemiyeti, Serdengeçtiler Müfrezesi, Muğla Kuvayi Milliyesi gibi direniş komiteleri kurulmuş. 1920’de Ankara’da açılan 1. Dönem BMM’nde 6 milletvekiliyle ulusal mücadelede üzerine düşeni layıkıyla yapan Muğlalı, oluşturduğu direniş gruplarında yer alan gönüllerini Yunanlılara karşı Aydın cephesine göndermiş. Ege’de 57. Tümenden kalanlarla birleşen gönüllüler, Aydın çarpışmalarında düşmana ağır kayıplar verdirmişler.

Ege illeri arasında Muğla işgal sırasında en fazla şehit veren il olmuş. İç durumun karışıklığı, Yunanlılar ve işgal ettiği yörelerde ekonomik egemenlik kurma düşüncesine dayanan İtalyan politikasını Muğla halkı işgal süresince kurnazca değerlendirmiş, iki ateş arasında kalmaktan kurtulmuş. Anadolu’daki durumun kötüye gittiğini anlayan İtalya, 2. İnönü Zaferi kazanıldıktan sonra ülkesindeki iç siyasal dalgalanmalarını öne sürerek 5 Temmuz 1921’de Muğla’dan ayrılmış. Muğla özgürlüğüne böylece kavuşmuş.

Türk Egemenliği Öncesi Muğla

Antik Karya Bölgesinin en eski yerleşim alanlarından olan Muğla, sırasıyla Karya, Mısır, İskit, Asur, Dor, Met, Pers, Makedon, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. 1284 tarihinde Türk egemenliğine girmiş olan Muğla ilinin antik adı, çeşitli bulgu ve kaynaklarda “Mobella, Mobolia, Moğola” olarak geçmektedir.
M.Ö. 3400 tarihinde bölgeye gelen kavmin başında “Kar” adında bir önder bulunmakta idi. Bu sebeple bölge “Karya” olarak anılmaya başlanmıştır. Karya kuzeyden Lidya, batıdan Frigya ve güneyden Likya ile çevrilidir. Bu sınırlar kuzeyde Söke, Aydın ve Nazilli’nin üstünden başlar, güneyde Dalaman Çayı’nın döküldüğü yerde biter. Bu sınırlar bölgemizin bugünkü sınırlarına çok yakındır

Karya’nın toplu yerleşim merkezleri Muğla ve Milas’tır.

Bu çağda Karya bölgesi, Ege Denizi’nden gelen Yunan sömürge dalgalarına sahne olur. Birinci sömürge dalgası sonunda Datça üst ve alt Knidoslarla Bodrum yerleşim birimleri oluşur. İkinci sömürge dalgasının yaratmış olduğu bir şehir yoktur. Üçüncü sömürge dalgası sonunda meydana gelen yerleşim merkezleri şunlardır: Dalaman (Daldala), Fethiye (Telmessos, Tlos, Xhantos-Kınık, Patara-Minare, Tlos-Eşen) Stratoneika-Eskihisar, Nakrasa-Karakuyu ve Akassos-Bozüyük.

M.Ö. 1800-1200 yıllarında Milas ile Karya’nın adalar komşuları Rodos ve İstanköy’de Miken ve Hitit buluş alanlarına rastlanır.

M.Ö. 334’te Anadolu’ya geçen Büyük İskender, Karya’ya Bodrum-Gümüşlük kapısından girmiştir. Büyük İskender’in Karya’ya girişinde, Karya Satrapı Ada, kardeşi Piksodaros’un isyanı üzerine Alinda’ya çekilmiş bulunmaktaydı. Ada, Alinda’da iken topraklarına giren Büyük İskender’e Alinda’nın anahtarlarını gönderdi. İskender’den kendisini “anası” olarak kabul etmesini istedi. İskender, Ada’nın bu isteğini kabul etti; Ada’yı hem analığa, hem de Karya Satraplığı’na tekrar getirdi.

Ada, Karya Satrabı Hecatomnus’un beş çocuğundan biridir. Ada’nın kendinden başka, Mausolos, Hidrieus, Piksodaros ve Artemisia adlarında dört kardeşi daha vardır. Mausolos kız kardeşi II. Artemisia, Hidrieus ise diğer kız kardeşi Ada ile evlidir.

İskender’in güvenini kazanan Ada’nın Karya Satraplığı uzun sürmedi. İskender’in Lykia’ya çekilmesi üzerine, kardeşi Piksodaros Ada’ya isyan ederek onu öldürdü, kendisi Karya Satrabı oldu (M.Ö. 333). İskender, Piksodaros’un ölümünden sonra haznedarı Philotas’ı Karya Satraplığı’na getirdi ancak İskender’in ölümünden sonra Karya karışıklık içine düştü. Karya’da Selevkos ve Bergama egemenliğine kadar sürecek karanlık devir başladı.

Karanlık dönemden sonra Karya, Bergama ve Roma egemenliğine girdi. (M.Ö. 133) M.S. 395’te Büyük Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldı. Karya bu ayrımda Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nda kaldı.

Türk Göçleri

VII. yüzyıldan beri İslam dünyasının ilgisini çekmeye başlayan Anadolu, 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Selçuklu İmparatorluğu’nun hakimiyetine girdi. Selçuklu döneminde bölgemizin Türk ve İslam cemaatlerine yaylak ve otlak durumuna geldiğini Paul Vittek’in 1944 yılında Türk Tarih Kurumunca basılan, “Garbi Küçük Asya Tarihine Ait Tetkik Kitabı”ndan öğrenmekteyiz. Vittek, bölgede kurulan Menteşe Beyliği’nden çok önce, yöreye Türkmen boylarının yerleştiğini söyler.
Henüz sahillere inmemiş olan bu boyların, sahilleri gören yaylalara yoğun şekilde geldiklerini ve bu yaylalarda geniş otlaklara sahip olduklarını kaydeder.

Kütahya’dan Muğla’ya gelen ilk Oğuz boyları şunlardır: Horzum, Yahşibey, Kızılcakeçili, Balyabolu, Alayuntlu, Ekerer, Hamza, Emirali, Bart ve Köyceğiz cemaatleri. Bu cemaatlere “Menteşe Kayıları” denir. Sayı ve dağılım bakımından Konya ve Ankara Kayıları’na oranla daha topludurlar. Beçin merkez olmak üzere, kuzeyde Çine ve Selçuk, güneyde Köyceğiz’e kadar tirler halinde yayılmışlardır. Menteşe Kayıları önceleri Konya Kayıları gibi yarı göçebe yaşarlarken, Kanuni fermanları ve yasalarıyla göçebelikten yerleşik tarım toplumu haline gelmeye başlarlar. Menteşe Kayıları Kütahya göçlerinden ve Karya fethinden önce, Isparta ve Denizli bölgesine yerleşen ve sayıları İbn-i Said’e atfen Ebu’l Feda tarafından 200 bin çadır kaydedilen eski uç Türkmenidirler. Yöremize Moğol istilası sonunda geldikleri kaydedilir. Bunların doğuda kalan boylarına “Türkmen”, kendilerine “Yörük” denir.

Menteşe Kayılarının toplu yerleşimleri şu merkezlerde olmuştur:

Nasuh ve Musa tirleri (Veled-i Mustafa) Beçin,
Mustafa tiri (Veled-i İbrahim) Milas,
Hızır tiri (Veled-i Aydoğdu) Beçin,
Halil tiri Beçin-Acısu,
Demirci İbrahim tiri Eskihisar,
Mustafa tiri (Veled-i Hasan Fakıh) Beçin,
Resul tiri (Veled-i Davut) Beçin,
Mehmet tiri Bozüyük,
Hazma tiri (Veled-i Bayezid) Çine,
İsabalı tiri (Veled-i İvaz) Balat-Çine,
Halil tiri, Mandalyat,
Kara Üveys Zaim tiri, Köyceğiz

Bu cemaatler kolonizatör Türk dervişlerinin emrindedir. Özellikle 14. ve 15. yüzyıllarda bu dervişler, aşiretler arasında çok itibara eriştiler. Bu nedenle göçebe aristokrasisi ile cemaatler de bunların adlarıyla anılır oldular. Muğla’nın bugünkü mahallelerine adlarını veren Emirbeyazıt, Hacı Rüstem, Kara İmam, Şeyh Bedrettin ve Muslihittin gibi.

Bölgemize Kütahya dolaylarından gelen ilk İslam-Türk nüfusa, Menteşe Beyliğinin son yıllarında Timur’dan katkılar gelir. 1402 Ankara Savaşı’nda Osmanlı ordusunu yendikten sonra Batı Anadolu ‘ya gelen Timur, kış aylarını Ayasuluk’ta (Selçuk) geçirir. Menteşe dağlık bölgesinin içlerine talan için gönderilen Timur’un çavuşlarından yer yer geri dönmeyenler olur. Bize, bu kaynaşmanın ipuçlarını Türk diyalektoloji araştırmaları vermektedir. Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, 1960’lı yıllarda Muğla dolaylarında yapmış olduğu dil araştırmalarında Nogayca’dan izler bulmuştur. Nogayca, Moğol dil kökenine dahildir.

Benzer gözlemi Prof. Dr. Rebii Barkın yapmıştır. Afganistan Kabil Üniversitesinde, 1950’li yıllarda öğretim üyesi olarak çalışan Barkın, Türkmence, Nogayca ve Azerice konuşulan coğrafya parçalarını yakından görme ve tanıma olanağı bulmuştur.

Prof. Dr. Rebii Barkın, 1954 yılında Muğla’dan milletvekili adayıdır. Aynı yılın bahar aylarında, Muğla’nın ilk eczacılarından Ethem Serim ile merkeze bağlı Akkaya (Dirgeme) Köyü’ne giderler. Girdikleri kahvede oturanların fizyonomilerinden etkilenen Barkın, kendi kendine mırıldanır: “Ben bunları yakın geçmişte Orta Asya steplerinde bırakmıştım, ne zaman buralara gelmişler?” Sıra konuşmalara gelince Barkın’ın hayreti biraz daha artar, Ethem Serim’e dönerek şunları söyler: “Muğla’da Nogayca’nın varlığı kesin, Timur’un Ayasuluk’ta geçirdiği dönemin hatıraları bunlar.”

Muğla, Karaman Beyliği’nin Osmanlı’ya katılması ile beraber Karaman’dan sürülen Türkmen boylarının da yeni yerleşim bölgelerinden biri durumuna gelir. Bugün Muğla’da “Karaman” adını taşıyan pek çok aile vardır.

Konya’nın Mevlana ailesi, Menteşe’ye özel ilgi duyar. Yeni fethedilen “uçların” Hanefi mezhebi ve Mevlevi itikadı etrafında kümelenmeleri, Mevlana ailesinin egemen politikalarıdır. M.S. 1300’lü yıllarda Mevlana soyundan Arif Çelebi Menteşe’ye gelir. Menteşe Beyi Mesut Bey’in oturduğu Milas’ta uzun süre kalır. Bu süre sonunda Mesut Bey Arif Çelebi’nin müridi olur. Paul Vittek, adı geçen eserinde bu geziden söz ederken şu yorumda bulunur: “Uç’a yapılan bu seyahatlerin sebebini kavramak kolaydır. Bunun manası, büyük mikyasta fütühhatlar ile önem kazanmış olan hükümdar ailelerini Mevlana ailesi için kazanmak…”

Muğla’nın yaşadığı önemli nüfus dalgalanmalarının bir kaynağı da Kaletavas’tır. Özellikle Menteşe mir’i topraklarını Padişah adına yönetmeye başlayan Tavaslıoğullarının hüküm sürdüğü 18. ve 19. yüzyıllarda Muğla Merkeze ve bağlı beldelere yoğun Kaletavas göçleri olmuştur. Abbak Süleyman Ağa, Kahyaoğulları, Sucuzadeler, Kaleliler, Özalpler, Özdemirler, Bekir Erdemler, Gümüşler, Keleşler-Selçukiler Muğla’nın ticari, sosyal ve kültür yapısında etkisi görülen Kaletavaslılardır. Yeni gelen Kaletavaslı ailelerin bir bölümü, bölgemize, Tavaslıoğullarının kaza ayanlıklarını yapmak üzere gönderilmişlerdir. Kaletavaslı Hacı Abbak Ağa’nın etrafına aldığı kalabalık bir cemaat topluluğu ile 18. yüzyılın başlarında Yerkesiği kazasına geldikleri ve bu gelen nüfusun Yerkesiği nüfusunun yarısını oluşturduğu bilinmektedir.

Muğla’yı etkileyen nüfus göçleri Konya göçleridir. Bugün, Muğla Merkez’in yerleşik nüfusunu oluşturan eski ailelerden bazıları “Konyalılar” olarak bilinir. Konyalılar Medresesi, Konyalılar Mezarlığı, “Konyalı Hocalar” lakabı Muğla ve bağlı beldelerin ünlenmiş ailelerini anımsatır.
Muğla folklorunun ve basınının öncüsü Hacı Kadızade Hafız Sabri Bey, Menteşe Kuva-i Milliyesi kurucularından Yerkesikli Ömer Ağa ve Hacı Yahya ile Ahiköy Kuva-i Milliye kurucusu Yatağanlı Fehmi Ağa sülaleleri Konya çıkışlı ailelerdendir.
Muğla’nın I. Dönem (1920-1923) milletvekilleri arasında olan Saadettin Özsan ile Adnan Menderes hükümetlerinin Tekel ve İşletmeler Bakanı olan Nuri Özsan, Konyalı “Müftüler” ailesindendir. Muğla’nın eski belediye başkanı Latif Sepil, Muğla’nın bir başka Konyalı ailesine mensuptur. Muğla’nın eski belediye başkanlarından Haluk Özsoy da Yerkesik beldesine yerleşmiş olan Konyalı ailesinin çocuğudur.
Paris Tıp Fakültesi mezunlarından Dr. Fevzi Koçer’in mensup olduğu “Koyunşeyhler” de Muğla’ya Konya’dan gelen aileler arasındadır.
Merkeze bağlı Yeşilyurt beldesinin bir mahallesine adı verilen Hacı Ali, Konya çıkışlı olup kendine bağlı ailelerle Yeşilyurt’a (Pisi) yerleşen cemaat liderleri arasındadır.
 
Üst Alt