Atatürkten Sonra Türkiye: İkinci Dünya Savaşı ve Sonuçları Ünitesi Ders Notları (Bütün Ünite)

Arca

Herkes ölür ama kimse gerçekten yaşamaz.
Katılım
9 Şub 2019
Mesajlar
48
Puanları
18
ÜNİTE 7: ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE-II.DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI
KONU 1: YİNE BİR DÜNYA SAVAŞI
Atatürk’ün İkinci Dünya Savaşı’na İlişkin Görüşleri:
· Almanya’nın bütün Avrupa’yı işgal edecek ordu kurabileceğini,
· Çıkacak savaşın 1940-1946 yılları arasında olabileceğini,
· ABD’nin savaşa katılacağını,
· Avrupalı devletlerin bencilce davranışlarının yeni felaketlere yol açabileceğini belirtmiştir.
· Atatürk savaş karşısında birlikte hareket edilerek barışın korunmasını savunmuştur. Almanya’nın ırkçı politikalar izlemesinin ve İtalya’nın Habeşistan’ı işgal etmesinin çok tehlikeli sonuçlar doğuracağını vurgulamıştır.
· Atatürk savaş sırasında Türkiye’nin savaşa katılmayarak tarafsız kalmasını ve barış içindeyaşaması gerektiğini belirtmiştir.
Savaş sırasında yapılması gereken işleri şu şekilde özetlemiştir:
· Komşu devletler başta olmak üzere yabancı devletlerle yapılan antlaşmaları güçlendirmek.
· Ekonomik açıdan güçlü olmak.
II. DÜNYA SAVAŞI
İkinci Dünya Savaşı’nın Sebepleri:
· Birinci Dünya Savaşı’nı mağlup olarak bitiren devletlerle ağır şartlar taşıyan antlaşmalar yapılması,
· Almanya’nın Versay Antlaşması’nı uygulamak istememesi,
· Almanya’nın Versay antlaşmasındaki olumsuz durumdan kurtulmak için sanayisini yeniden güçlendirerek hammadde arayışına girmesi
· İtalya ve Almanya’nın yeni yerler almak istemeleri,
· Almanya’nın Versay Antlaşması’na göre askersiz olması gereken Ren Bölgesi’ne asker çıkarması,
· Japonya’nın Avrupa devletlerini Asya’dan çıkarmak istemesi,
Not:1.Dünya Savaşı’nın ardından bir daha böyle savaşların çıkmaması için Milletler Cemiyeti kurulmuştu.Milletler Cemiyeti kısa zamanda büyük devletlerin çıkarlarını koruyan bir kuruluş haline geldi. Bundan dolayı da İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına engel olamadı.
I.dünya Savaşı’nın sonuçları, II. Dünya Savaşı’nın nedenleri olmuştur.
Üçlü Mihver:Almanya, İtalya, Japonya
Müttefik Devletler(Bağlaşık):İngiltere, Fransa, Rusya(SSCB) , ABD



Savaşın Gelişimi:
· Savaş Almanların Polonya’yı işgaliyle başladı.
· Almanya; Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika ve Fransa’yı ele geçirdi. Balkanlar’da da Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya ve Yunanistan’ı işgal etti.
· A.B.D.’nin Normandiya Çıkarması ve SSCB ordularının Alman ordularının çekilmesini sağlaması sonucu Almanya yenildi.
· Japonya’nın Pearl Halbour Limanı’na saldırması ile ABD Japonya’ya savaş açtı. ABD’nin savaşa girmesiyle dengeler değişti. Her cephede yenilmeye başlayan Almanya ve İtalya 1945’te barış istemek zorunda kaldı. Hitler intihar etti. Mussolini İtalyan halkı tarafından öldürüldü.
· Japonya bir süre daha savaşı sürdürdü. Ancak, Amerika’nın 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya, 9 Ağustos’ta da Nagazaki’ye attığı atom bombaları, bu şehirleri yerle bir etti. Binlerce insan öldü. Bunun üzerine Japonya da kayıtsız şartsız teslim oldu.

Dünya Savaşında Türkiye’nin Tutumu:
· İkinci Dünya Savaşı döneminde Türkiye, jeopolitik öneminden dolayı iki blok tarafından da savaşa çekilmek istenmiş, ancak dış politikada barışçı bir politika izleyerek savaşın sonlarına kadar savaşa katılmamış ve tarafsızlığını korumuştur. Bu arada her iki blokla da diplomatik ilişkilerini kesmemiştir.
· Türkiye savaşa girmemesine rağmen savaşın ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda getirdiği olumsuzlukları yaşamıştır.
· Türkiye Akdeniz’in güvenliği için İngiltere ve Fransa ile anlaşma imzaladı. İtalya, Almanya ve Sovyet Rusya bu durumdan memnun olmadı.
· Balkanlarda Almanların saldırganlaşması üzerine Sovyet Rusya ile 1941’de saldırmazlık antlaşması yapıldı.
· İngiltere ve Fransa’nın, Türkiye’nin savaşa girmesi konusundaki baskıları üzerine Almanya Türkiye’ye saldırmayacağına dair garanti verdi.1941 yılında ilk kez Almanya ile saldırmazlık antlaşması yapıldı.
· 23 Şubat 1945’te Türkiye isteklerinin yerine getirilmesi üzerine formalite olarak savaşa girdi. Türkiye Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti, ancak savaş zaten bitmek üzere idi. Bu durum Türkiye’ye BM kapısını açmıştır.

Yalta Konferansı:
· Yalta Konferansı, 4 - 11 Şubat1945'te Roosevelt, Churchillve Stalin'i Livadiya’da bir araya getiren konferanstır. Birleşmiş Milletlerörgütünün kurulacağı, San Francisco’da bir konferansın toplanacağına ilişkin bildiriyle, burada belirlenmiştir.
· Konferanstan sonra İngiliz büyükelçisi alınan kararları bildirip Türkiye kurulacak BM’ye katılmak istiyorsa Almanya’ya savaş ilan etmesi gerektiği bildirildi.
Türkiye Açısından İkinci Dünya Savaşı’nın Sonuçları:
· Türkiye izlediği taktik sayesinde savaştan en az zararla çıkmayı başardı. Türkiye gerek Müttefik gerekse Mihver Devletlerden gelen baskılara karşı koyarak tarafsızlığını korumuştur.
· Türkiye izlediği siyasetle milli bağımsızlığından taviz vermeyeceğini ispatlamıştır.
· Türkiye, sonu belli olmayan maceralara girerek toprak büyütmek meraklısı olmadığını göstermiştir.
· Savaş sonunda Türkiye, Müttefik Devletlerin yanında yer aldığı için Birleşmiş Milletler Bildirisi’ne imza atarak örgütün üyesi olmuştur. Kore’ye asker göndererek de 1952 yılında NATO’ya üye olarak savaş sonrası oluşan yenidünya düzeninde yerini almıştır.



Savaş sırasında ülkemizde alınan tedbirler:
1-Bütün illerde hava saldırılarına karşı karartma uygulaması başlatıldı.
2-Almanların işgal tehlikesine karşı sivil savunma önlemleri alındı.
3-Tahıl stoklarına el konuldu. Ekmek karnesi uygulaması başlatıldı. Buğday unundan pasta ve benzeri ürünlerin yapılması yasaklandı.
4-İstanbul’da özel otomobillerin trafiğe çıkması yasaklandı. Daha sonra yasağa ticari araçlar da eklendi.
5-Savaş şartlarının getirdiği ekonomik sıkıntıları aşmak için yeni vergiler kondu.
6-Tifo ve kolera gibi bazı salgın hastalıklar baş gösterdi.
7-Radyo yayınlarında kesinti yapıldı.
8- Bazı bölgelerde gece 11’den sonra sokağa çıkma yasağı getirildi.
9-Karadeniz’deki TÜRK GEMİ SEFERLERİ DURDURULDU.
10-Askeri harcamalar arttırıldı.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçları:
Ø Savaşın ardından Süper Güç olarak adlandırılan ABD ve Sovyet Rusya, dünya siyasetine hâkim oldu.
Ø Diğer dünya devletleri bu iki devletin etrafında toplanarak yeni bloklaşmalar oluşturdular. Ayrıca bu iki güçten ayrı olarak “Üçüncü Blok” oluştu. Bloklaşmalar ilk kez “soğuk savaşın” başlamasına yol açtı.
Ø Sömürgeci devletlerin ağır bir biçimde yıpranmalarından dolayı sömürgecilik dönemi sona ermeye başladı.
Ø Sömürge haline getirilen birçok millet Türk Kurtuluş Mücadelesini örnek alarak, bağımsızlıklarına kavuştu. Bu devletlere Hindistan, Pakistan, Libya, Cezayir, Tunus örnek olarak gösterilebilir.
Ø Milletler Cemiyeti yerine, uluslar arasında güvenliği ve dayanışmayı sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Cemiyeti adı altında yeni bir teşkilat kuruldu.

İkinci Dünya Savaşı sürerken Birleşmiş Milletler Yasası hazırlandı. Yasanın onaylanması ile 24 Ekim 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütü kuruldu. Bugün Birleşmiş Milletlerin 176 üyesi vardır. Bu sayı gün geçtikçe artmaktadır.



















KONU 2: DEMOKRASİ YOLUNDA TÜRKİYE

Birleşmiş Milletler (kısaca BM), 24 Ekim 1945'te kurulmuş dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendini "adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş dünya çapında bir kuruluş" olarak tanımlamaktadır.
Günümüzde, söz konusu faaliyetlerine ilave olarak çocuk gelişimi ve sağlığı, çevre koruma, insan hakları, yoksullukla mücadele ve ekonomik kalkınma, tarımsal kalkınma, eğitim, kadın hakları, doğal afet yardımı, atom enerjisinin barışçıl amaçlar için kullanılması ve iş ve işçi hakları gibi pek çok alanda çalışmalarını sürdürüyor.

Çok Partili Demokratik Hayat Geçiş:
Birleşmiş Milletler teşkilatının kurucu üyesi olan Türkiye’de demokratikleşme çabaları hız kazandı.
Böyle bir ortamda çok partili hayata geçiş döneminin ilk siyasi partisi olan Milli Kalkınma Partisi 1945 yılında Nuri Demirağ tarafından kuruldu.
Bu yıllarda CHP içerisinde ekonomik konularda görüş ayrılığı yaşayan bazı milletvekillerinin partiden ayrılması ile 1946 yılında Demokrat Parti kuruldu. Demokrat Parti, CHP’den ayrılan Celal Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Fuad Köprülü tarafından kurulmuştur.
1946 yılında yapılan genel seçimleri CHP kazanarak iktidarını devam ettirmiştir. 1950 yılında genel seçimleri kazanan DP 1960 yılına kadar iktidarda kalmıştır.
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ile demokratik süreç kesintiye uğramışsa da anayasa değişiklikleri ve yeni siyasi partilerin kurulmasıyla, özgürlüklerin genişletilmeşi ile demokratik süreç devam etmiştir.


KONU 3: İNSAN HAKLARIYLA VARDIR
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcılığı ve yakıcılığından sonra kurulan uluslar arası düzende, insan haklarının korunması temel kaygı haline gelmiştir.
Ülkemizde insan hakları ve demokratik anlayışın gelişmesi sonucunda adımlar atılmıştır. Çeşitli cemiyetler kurulmuş, çalışanların hakları iyileştirilmiştir.
1948 yılında ilan edilen BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile insan hakları uluslar arası bir güvenceye kavuşmuştur. Türkiye’de bu bildirgeyi, esas alan uluslar arası bir belge olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni 1954 yılında imzalamıştır.








KONU 4: SOĞUK SAVAŞ YILLARI
Birinci Dünya Savaşı sırasında 1917’de Rusya bir ihtilalle savaştan çekilmiştir. Rusya’da yeni bir rejim ortaya çıkmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) ve ABD yenidünya düzeninin en önemli aktörleri olarak ortaya çıkmışlardır.
ABD ve SSCB farklı ideolojilere ve bu ideolojiler çerçevesinde şekillenen siyasi, ekonomik ve sosyal politikalara sahip olmuşlardır. ( İdeoloji:Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü.)

ABD
SSCB
Siyasi
Hükümetlerin seçimle işbaşına geldiği demokrasi uygulanmaktaydı.
Devletin idaresi ve tüm birimleri tek partinin idaresindeydi.
Ekonomik
Serbest piyasa ekonomisi benimsenmiş ve özel sektör ön plana çıkmıştır.
Ekonomi tümden devletin kontrolü altındaydı.

İki devlet arasındaki karşıtlık ve gerilim herhangi bir çatışmaya yol açmamıştır. İki devlet arasındaki bu karşıtlık ve gerilime Soğuk Savaş denilmektedir. Soğuk Savaş İkinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak 1990 yılında Berlin duvarının yıkılmasına kadar devam etmiştir.

SSCB’nin yayılmacı politikalarına karşı ABD 1947 yılında bazı tedbirler aldı. Truman Doktrini ve Marshal yardımı bu tedbirlerdendir.

Truman Doktrinive Marshal Yardımı
Sovyetler Birliği'nin genişleme ve etkisini çevredeki ülkelere yaymasından rahatsız olan ABD Başkanı Harry Truman, Komünizmle mücadele eden hükümetleri destekleme politikasını devreye soktu.
Türkiye'nin de SSCB tarafından tehdit edilmesi üzerine ABD, Türkiye’ye 100 milyon dolarlık mali yardım ve askeri malzeme tedariki sağladı. Sovyetler Birliği'nin Türkiye'deki boğazlarda ve Kars bölgesinde hak iddia etmesinden dolayı "Batılılaşma" hedeflerinin de etkisiyle Türkiye Hükümeti, ABD ile müttefik olma yolunu seçti.
Bu doktrinin yürürlüğe girmesiyle Soğuk Savaş tam olarak başlamış oldu. Ayrıca II. Dünya savaşında İngiltere'nin zayıflamasından dolayı Ön Asya ve Ortadoğu da "boşluğu" ABD doldurmuştur.
Bu doktrin çerçevesinde çeşitli ülkelere yapılan yardımlar ise Marshal Planı olarak isimlendirilmiştir.

NATO (North Atlantik Threaty Organization=Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü)
Kuzey Atlantik İttifakı'nın (NATO) kuruluşuna ilişkin antlaşma, 12 ülkenin katılımıyla 4 Nisan 1949'da Washington'da imzalandı. Yapılan anlaşmaya göre, NATO’ya üye olan herhangi bir ülkeye saldırıldığı zaman diğer tüm üye ülkeler bu saldırıya karşı koyacaklardı. Antlaşmayı imzalayan 12 ülke şunlar: ABD, Kanada, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, İngiltere, Fransa, Portekiz, İzlanda, İtalya.
Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya katılımına ilişkin Kuzey Atlantik Antlaşması Protokolü, 22 Ekim 1951'de Londra'da imzalandı. Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşması'nı 18 Şubat 1952'de onaylayarak NATO'ya üye oldu. Yunanistan da aynı tarihte Anlaşma’yı onayladı.NATO'nun üye sayısı, Almanya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'nın katılımıyla 19 oldu.
21-22 Kasım 2002 tarihlerinde gerçekleştirilen NATO’nun Prag Zirvesinde, Soğuk Savaş sonrası ikinci genişleme kararı alındı ve Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, İttifak ile katılım müzakerelerine başlamaya davet edildi. Bu ülkelerle katılım müzakereleri sonucunda hazırlanan Katılım Protokolleri 26 Mart 2003'de Brüksel’de imzalandı.


KORE SAVAŞI: ABD-SSCB (1950-1953)
SSCB kontrolündeki Kuzey Kore’nin ABD kontrolündeki Güney Kore’ye saldırmasıyla soğuk savaş döneminin ilk sıcak çatışması yaşanmıştır. BM’de ABD’nin önderliğinde bir uluslar arası güç oluşturuldu.
Birleşmiş Milletler üyelerinden olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti barışın devamına yardım için 4500 kişilik, 141. Alaydan teşekkül eden Tugayı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasında Kore'ye gönderdi. Kore savaş alanında diğer on beş ulusun erleriyle omuz omuza savaşan Türk askeri, kahraman bir ulusun, kahraman evlatları olduklarını cihana bir daha gösterdiler.
Savaşta 700’den fazla Türk askeri şehit olmuştur. Bu katkı sonucunda 1952 yılında Türkiye NATO’ya üye olarak kabul edilmiştir.
Savaşın sonucunda, Güney ve Kuzey Kore arasında 38. Enlem sınır kabul edildi.
VARŞOVA PAKTI (14 Mayıs 1955)
SSCB NATO etrafında oluşan ittifak karşısında Varşova Paktı’nı kurmuştur. 1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla bu pakt sona ermiştir.

KONU 5: GELİŞEN TÜRKİYE
ü Türkiye için 1945 yılı sonrasında toplumsal, kültürel, siyasi ve ekonomik açıdan yeni bir dönem başlıyordu.Ülkemizde çok partili hayata geçilmesi ile ekonomi alanında bir değişim ve gelişim yaşanmaya başlandı. Bu dönemde yatırımları teşvik amacıyla devletin yatırımları yanında özel sektör yatırımlarına da önem veren bir politika izlendi.
ü Özellikle 1950 sonrasında makineleşme ile birlikte tarım alanları genişledi ve tarımsal üretim arttı. Üretimin artmasında gübre kullanımı ve sulamanın yaygınlaştırılması da etkili oldu. Bu yıllarda sanayileşmeye de ağırlık verildi.
ü 1960’lı yıllara gelindiğinde ülkemizin kalkınması yolunda planlı bir ekonominin gereklerini yerine getirmek amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu. DPT ile yatırımların planlanması, izlenmesi, değerlendirilmesi ve ülke öz kaynaklarının öncelikler dikkate alınarak kullanılabilmesine imkân sağlamak amaçlandı.
ü 1950’lerde yaşanan hızlı nüfus artışı yatırımların yetersiz kalmasına yol açtı. İşsizlik hızla arttı. Köyden kente göç hızlandı. DPT ile Sağlık bakanlığı arasında aile planlamasını temel alan bir çalışma başlatıldı.
ü Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan sağlık alanında kurumlaşma çabaları 1945’den sonra hız kazandı. 1960 yılından sonra sağlık hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesine çalışıldı. Sağlık hizmetleri çağın gereklerine uygun olarak geliştirildi.
ü 1965-1970 yılları arasında birçok sanayi ürününü yurtdışından ithal eden Türkiye yerli sanayinin güç kazanmasıyla kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek duruma geldi.
ü 1970’li yıllarda dünyada başlayan ekonomik kriz ülkemizi de olumsuz olarak etkiledi. Halk temel ihtiyaçlarını daha ucuza alabilmek için uzun kuyruklarda beklemek zorunda kaldı.
ü 1970’li yıllarda tarımda makineleşmenin işgücüne duyulan ihtiyacı azaltması, miras yoluyla toprakların bölünmesi ve hızlı nüfus artışı gibi nedenlerle iş imkânlarının olduğu büyük kentlere göç etmeye başladı.
ü İç göçün yanı sıra İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmiş Avrupa ülkelerinin işgücüne ihtiyaç duyması üzerine birçok vatandaşımız, Almanya, Hollanda, Avusturya gibi ülkelere gitmek zorunda kaldı.
ü 1950’li yıllara kadar demiryolu ağırlıklı olan ulaşım politikamız bu tarihten sonra kara yolu, deniz ve hava yolu taşımacılığında meydana gelen gelişmeler üzerine yolcu ve yük taşımacılığı artış göstermiştir.
ü Gelişen teknoloji ile günümüzde ulaşımda uçaklar, hızlı trenler ve hızlı feribotlar kullanılmaya başlandı.

ü Atatürk döneminde İstanbul ve Ankara’da ilk radyo istasyonları kuruldu. 1952 yılında İTÜ tarafından ilk televizyon yayını yapıldı. 1968 yılında TRT yayın hayatına başladı. 1990 yılında özel televizyon kanallarının yayın hayatına girmesiyle televizyon toplumumuzu her alanda etkilemeye başladı.
ü Sinema sektöründe de olumlu gelişmeler yaşandı. Ülkemizin en eski film festivali olan Antalya Altın Portakal Film Festivali 1964 yılında kuruldu. Günümüzde bu film festivali uluslar arası nitelik kazanmıştır. Nitelikli filmler üretilmesi amacıyla Türk sinema sektörü devlet tarafından desteklenmeye başlandı. Türk filmleri ve yönetmenleri uluslar arası başarılar elde ederek ödüller kazanmaya başladı.
ü İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk sporu önemli başarılar elde etmeye başladı. 1948 Londra Olimpiyatları’nda Türkiye olimpiyat yedincisi oldu. 1998 Seul Olimpiyatları’nda halterde Naim Süleymanoğlu altın madalya kazandı. 2002 yılında Türk Milli Takımı, dünya üçüncüsü olarak önemli bir başarı kazandı.
ü 1980’li yıllarda ekonomi alanında enflasyonu düşürmek, dünya ekonomisi ile bütünleşerek ihracatı artırmak için ekonomik istikrar programları uygulanmaya başladı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden ekonomi olumsuz etkilendi. 1990 yıllarında ekonomik krizler yaşandı. Ekonomik alanında alınan önlemlerle Türk ekonomisi yeniden gelişme yoluna girdi.
ü Nitelikli insan yetiştirilmesi günümüz ülkeleri için oldukça önemlidir. Bundan dolayı eğitim öğretimin geliştirilmesi yolunda atılan adımlar ülkelerin kalkınmasına önemli katkılar sağlamaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren eğitim seviyemizi yükseltmek için gayret gösterilmiştir. Yeni okullar açılmış, öğretmen sayısı ve eğitime kazandırılan öğrenci sayısında önemli artış görülmüştür. 1997-1998 öğretim yılından sonra zorunlu eğitim 8 yıla çıkarılmıştır. Bu şekilde eğitimin kalitesinin yükseltilmesine gayret gösterilmiştir.

KONU 6: SAVAŞTA VE BARIŞTA TÜRK ORDUSU
ü Türk ordusunun temel görevi, tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğinin sağlanmasıdır. TSK Türk milletinin huzurunu, devletin bağımsızlığını ve egemenliğini korur. TSK, Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı olarak Kara, Hava ve Deniz kuvvetlerinden oluşmaktadır. Barış zamanında İç İşleri Bakanlığı’na bağlı olan Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı savaş zamanında Kara ve Deniz kuvvetleri komutası altına girmektedir.
ü Atatürk zamanında ordumuzun her türlü silah, mühimmat, araç-gereç ihtiyacını karşılamak için Makine Kimya Endüstrisi Kurumu kurulmuştur. Savunma sanayimizin modernleşmesi çabaları doğrultusunda elektronik alanda ASELSAN, havacılık alanında TUSAŞ, yazılım alanında HAVELSAN, roket imalatı alanında ROKETSAN faaliyet göstermektedir.

Türk Ordusu Kıbrıs’ta
ü İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgelerinden çekilen İngiltere Kıbrıs’tan çekilmeye karar verdi. 1960 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında “ Garanti Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşmaya göre herhangi bir olumsuz durumda bu anlaşmaya imza atan devletler garantörlük hakkını kullanarak adaya müdahale edebileceklerdi.
ü 1963 yılında Kıbrıslı Rumların Anayasayı değiştirerek adayı Yunanistan’a bağlama girişimleri Türkiye’nin tepkisini çekti. Adada Türkler ve Rumlar arasında başlayan gerginlik silahlı çatışmaya dönüştü. Rumların Türklere yönelik baskı ve şiddet uygulaması üzerine 1964 yılında BM Güvenlik Konseyi adaya barış gücü göndermek zorunda kaldı.
ü Barış gücünün de Türklere yönelik şiddeti önleyememesi üzerine Türkiye, Garanti anlaşmasından doğan haklarını kullanarak 20 Temmuz 1974 yılında Barı Harekâtı düzenledi. Ada fiili olarak ikiye bölündü. 1975 yılında Kıbrıs Federe Devleti, 1983 yılında ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Günümüzde TSK, Kuzey Kıbrıs’ta güvenliği sağlamak için adada varlığını sürdürmektedir.
Dünya Barışı’na Katkı
ü Birleşmiş Milletler Örgütü, uluslar arası barış ve güvenliği sağlamak için karışıklık yaşanan ülkelere yardım ve müdahale kararı alabilmektedir. Türkiye’de BM ve NATO bünyesinde uluslar arası barışı korumak için çeşitli ülkelere asker gönderebilmektedir.
ü Türk ordusu günümüzde Bosna-Hersek, Kosova, Afganistan, Kıbrıs ve Sudan gibi dünyanın çeşitli yerlerinde barışı sağlamak için görev yapmaktadır.

KONU 7: TÜRKİYE’YE YÖNELİK TEHDİTLER
ü Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarıarasında önemli bir cografyada yer almaktadir. Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan istanbul ve Çanakkale boğazları stratejik ve ekonomik açıdan önemlidir. Bunun yanında bir çok yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olan ülkemiz, Orta Dogu'nun zengin enerji kaynaklarına da yakındır. Bulunduğu konum, gelişen ekonomisi, genç nüfusu ve sahip olduğu kaynaklarla ülkemiz geçmişten günümüze ilgi odağı olmuştur. Bu ilgi zaman zaman bazı ülkelerin doğrudan ya da dolaylı destek verdiği tehditlere dönüşmektedir. Tehditler, toplumumuzun birliğini bozmak, kalkınmamızı ve ekonomik gelişmemizi engelleyerek ülkemize zarar vermeyi amaçlamaktadır.
ü Ülkemize yönelik tehditler, iç ve dış tehditler olarak sınıflandırılabilir.
ü Bölücü Unsurların Faaliyetleri:Ülkemizin düzen ve huzurunu bozmaya çalışan bölücü ve yıkıcı eylemlerdir. Bu faaliyetler etnik ve dini temelden hareket ederek toplumda kargaşa ortamı çıkarmaya çalışırlar.
ü İrticai Faaliyetler:Aklı ve bilimi reddederek çağdışı bir düzeni getirmeye çalışırlar. Her türlü gelişim, değişim ve yeniliğe karşı tavırlı olmak bu hareketin en belirgin özelliğidir.
ü Misyonerlik Faaliyetleri:Misyonerlik insanların dinini zorla değiştirmeye çalışan sistemli ve organize bir harekettir. Dini amaçların yanı sıra siyasi, kültürel ve ekonomik amaçlar da taşırlar. Büyük maddi destekle insanların ekonomik sıkıntılarını istismar ederler. Kendi inançlarına ait metinleri ücretsiz dağıtarak propaganda yaparlar. Devletimizin milli birlik ve bütünlüğüne yönelik tehdit oluştururlar.

Türk ermeni İlişkileri:
ü Ermeniler 19. Yy.a kadar Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde Türklerle bir arada yaşadılar. Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımından etkilenen Ermeniler, İngiltere, Rusya ve Fransa gibi devletlerin de kışkırtması ile Osmanlı Devleti’ne karşı isyan ettiler.
ü Bir takım Ermeni komitaları büyük devletlerin çıkarları doğrultusunda Doğu Anadolu^da bir devlet kurmak için teşkilatlanmaya başladılar.
ü Kurdukları silahlı çetelerle saldırı faaliyetlerine giriştiler. Bunlar arsında; 1896 Osmanlı bankasına yapılan saldırı, 1905 yılında II. Abdülhamit’e karşı yapılan suikast teşebbüsü, 1909 yılında Adana’da çıkan olaylar dikkat çekicidir.
ü Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordusu ile ortak hareket ederek Türklere karşı katliam yapmaya başladılar. 1915 yılında Van, Muş ve Bitlis’te halka yönelik saldırı faaliyetlerine giriştiler. Bunun üzerine isyan girişiminde bulunan Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin güney vilayetlerine zorunlu olarak göç ettirilmesi için “Sevk ve İskân Kanunu” çıkarıldı. Bu göç sırasında Ermenilerin tüm ihtiyaçları karşılandı.
ü Birinci Dünya Savaşı sonrasında Kafkasya’da Ermenistan devleti kuruldu. Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 24. Maddesinden de cesaret alan Ermeniler, Anadolu’da saldırılara giriştiler. Bunun üzerine kazım Karabekir Paşa, Ermeni saldırılarını durdurduğu gibi karşı taarruza geçti. Ermeniler barış istediler. Yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye ile Ermenistan arasında (2-3 Aralık 1920) Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Ermeniler, Doğu Anadolu’daki toprak taleplerinden vazgeçtiler. Sovyet Rusya ile 16 Mart 1921 yılında imzalanan Moskova Antlaşması ve bu devletlere bağlı cumhuriyetlerle 13 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Kars Antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazandı.
ü Ermeniler, Anadolu’ya yönelik amaçlarına Lozan Antlaşması’nda ulaşmaya çalıştılar. Ancak istedikleri sonuçları elde edemediler.
ü 1970’li yıllarda diplomatlarımıza yönelik suikastlerine tekrar başladılar. 1973 yılında Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’in öldürülmeleri ile başlayan cinayetler, 1980’li yıllara kadar sürdü.
ü Ermeni terör örgütlerinin bu cinayetleri birçok ülke tarafından kınansa da Ermeni terör örgütleri bu ülkeler tarafından terör örgütü listelerine dâhil edilmediler.
ü 1915 olayları ermeni iddiaları uluslar arası kamuoyu tarafından sık sık gündeme gelmektedir. Arşivlerimizde bu olaylarla ilgili eser ve belgeler geniş yer tutmaktadır. Bu eser ve belgeler ermeni iddialarının doğru olmadığını kanıtlamaktadır.


KONU 8: SSCB DAĞILDIKTAN SONRA
ü 1991 yılında Sovyetler birliğinin dağılması ve “ Soğuk Savaş” döneminin sona ermesi, dünyada yeni bir dönemin başlangıcı oldu. ABD dünya siyasetinin en önemli gücü haline geldi. Varşova Paktı ortadan kalktı. NATO dünyaya barış ve güvenliği sağlama görevini üstlendi.
ü 21 Aralık 1991 tarihinde eski Sovyet cumhuriyetlerinden Azerbaycan, Ermenistan,
Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Türkmenistan,
Özbekistan ve Ukrayna siyasi ve ekonomik işbirliği amacıyla Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurdular.
ü Sovyetler Birliği’nden ayrılan Cumhuriyetler zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahiptiler. Özellikle Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahipler. Bu kaynakların çıkarılarak ihtiyacı olan ülkelere ulaştırılması için ham petrol ve doğalgaz boru hatları projeleri faaliyete geçirilmeye başlanmıştır. Türkiye’nin bu hatların geçiş güzergâhında yer alması ülkemizin önemini artırmıştır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile tarihi ve kültürel bağlarının da bulunması Türkiye’nin önemini daha da artırmıştır.
ü Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ayrılan ülkelerle Türkiye arasında her alanda işbirliği çalışmaları başlatmıştır.
ü 1992 yılında Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında her alanda işbirliği ve ortak hareket etme kararı alınmıştır.
ü Kafkaslar; Hazar Denizi, Karadeniz, İran ve Rusya’nın güney toprakları arasında kalan bir bölgedir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra etnik çeşitliliğe sahip bu bölgede çatışmalar baş göstermiştir. Türkiye Kafkaslarda barışın sağlanması için bu ülkelerle işbirliğini geliştirmektedir. Orta Asya ve Hazar Havzası’ndaki petrol ve doğalgazın geçiş güzergâhı olduğu için bu bölgede kalıcı barışın sağlanması oldukça önemlidir.
ü SSCB’nin dağılması Balkanları da olumsuz etkiledi. Yugoslavya’nın parçalanması ile Slovenya, Sırbistan-Karadağ, Makedonya ve Bosna-Hersek bağımsızlıklarını ilan ettiler. Karadağ ve Kosova’nın bağımsızlığının kazanmasıyla sona eren iç savaş birçok insanın ölmesine neden oldu. Yüzlerce yıllık tarihi geçmişe sahip olan Türkiye ile bölge ülkelerinin birleşmeleri yönünde çaba ve gayret göstermektedir.
ü 1992 yılında Orta Asya, Kafkasya, Karadeniz ve Balkanlarda ortaya çıkan yeni bağımsız devletlerle Afrika’da yeni gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasına destek olmak amacıyla Ankara’da “Türkiye İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı” TİKA kuruldu. TİKA faaliyet sahasında ülkelerle her alanda işbirliği çalışmaları yürütmektedir. Ayrıca ortak kültür mirasının korunması, Türkçenin ve Türk kültürünün geliştirilerek yaşatılması gibi kültürel projeleri de yürütmektedir.
ü Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ):1992 yılında İstanbul’da, Karadeniz’de dostluk barış ve her alanda etkin işbirliğini geliştirmek için kurulmuştur.Üyeleri; Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan kurucu üyeler olarak yer almaktadırlar.


















KONU 9: KÖRFEZDE SAVAŞ
ü 2 Ağustos 1990 tarihinde Irak Kuveyt topraklarını kendisine ait olduğu gerekçesiyle işgal etti. Ayrıca Kuveyt’in petrol üretiminin kendisine zarar verdiğini iddia ediyordu. BM Güvenlik Konseyi, Irak’a işgali sona erdirmesi için ambargo koydu. Buna rağmen işgali sona erdirmeyen Irak’a 1991 yılında ABD öncülüğünde uluslar arası güçle askeri müdahalede bulundu.
ü Türkiye ambargo kararını uygulamasına karşın askeri müdahaleye katılmadı. Irak’ın komşusu olarak Körfez Savaşı’ndan olumsuz etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyordu. Kerkük- Yumurtalık Petrol boru hattının kapanması üzerine Türkiye ihtiyaç duyduğu petrolü temin edemedi. Habur sınır ticaretinin de bitmesi üzerine Türkiye milyarlarca dolar zarara uğradı.
ü 2003 yılında ABD ve İngiltere’nin başını çektiği koalisyon güçlerinin kitle imha silahı bulundurduğu ve uluslar arası teröre destek verdiği gerekçesiyle Irak’ı ikinci defa işgal etmeleri üzerine Irak’ın kuzeyinde otorite boşluğu ortaya çıktı. Bu durum Türkiye’de terör faaliyetlerinin artmasına neden oldu.



KONU 10: BİR PROJE DE SİZ YAPIN
ü Bir ülkenin tam bağımsız olmasında ekonomik kalkınmanın önemi büyüktür. Ekonomik kalkınma ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarının etkin bir şekilde kullanmalarıyla mümkündür.
ü Dünya üzerinde bazı bölgeler özellikle yer altı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Bu bölgelerden birisi de Ortadoğu’dur. Ülkemizin bu bölgeye yakın olması ve enerji dağıtımında ülkemizin üstlendiği rol ülkemizin önemini artırmıştır.
ü Ülkemizde önemli yer altı zenginlik kaynaklarına sahiptir. Bor, boraks, trona, krom, toryum, linyit, taşkömürü gibi madenler ülkemizde bolca bulunmaktadır. Dünya bor rezervlerinin yaklaşık % 70’i ülkemizde bulunmaktadır. Bor madeni günümüzde uzay teknolojisinde kullanılmaktadır. Boraks, borun bir bileşiği olup çamaşır tozlarında kullanılmaktadır. Trona özellikle soda imalatında kullanılmaktadır. Trona rezervi açısından ülkemiz dünyada ikincidir. Krom yatakları açısından da ülkemiz dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır. Toryum gelecekte nükleer yakıt olarak kullanılacak önemli bir madendir. Linyit bakımından ülkemiz zengin yataklara sahiptir. Linyit özellikle termik santrallerde kullanılmaktadır. Taşkömürü daha fazla enerji verdiği için demir çelik fabrikalarında kullanılmaktadır.
ü Madenleri aramak, rezervleri tespit emek amacıyla 1935 yılında Maden Tetkik Arama Enstitüsü kurulmuştur. MTA’ya sermaye sağlamak için Etibank kurulmuştur. 1954 yılında kurulan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) petrol ve doğalgaz arama çalışmalarını yürütmektedir. Ülkemizde petrol 1951 yılında Batman ilinde bulunan Raman dağlarından çıkartılmaya başlanmıştır. Çıkartılan miktar ülke ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır.
ü GAP projesi, Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde yapılacak olan barajlar, hidroelektrik santralleri ile sulama tesislerinden oluşmaktadır. GAP’ın ekonomik kalkınmayı sağlamasının yanı sıra sosyal sorunlara da çözüm olacaktır.
ü Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı projesi, Azerbaycan petrollerinin dünya piyasalarına sunulmasında Türkiye aracı olmuştur. Bu proje ülkemizin ekonomik gelişmesinin yanında ülke tanıtımında da önemli rol oynayacaktır. Boru hattının uzunluğu 1768 km ve 1076 km. si Türkiye’den geçmektedir.










KONU 11: AVRUPA BİRLİĞİ’NE DOĞRU
ü Türklerle Avrupalıların arasındaki ilişki çok eskilere dayanmaktadır. Türklerin Rumeli’yi geçmesiyle birlikte Avrupa’nın bir parçası haline gelmişlerdir. Aralarındaki savaşlar yüzyıllarca sürmüştür. Osmanlı Devleti ile Avrupa arasındaki ilişkiler Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar sürmüştür.
ü Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’ün barışçı politikaları sayesinde Avrupa ülkeleri ile ilişkiler daha geniş bir alana yayılmıştır. Savaşları önleme çabaları doğrultusunda Türkiye ile Avrupa ülkeleri işbirliği içerisinde çaba ve gayret göstermişlerdir.
ü Avrupa, 1951 yılında Paris Antlaşması ile Avrupa Birliği’nin temeli sayılan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oluşturulmuştur. AKÇT’yi oluşturan ülkeler; Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya, Lüksemburg’dur.
ü 1957 yılında Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu kurulmuştur. Türkiye, Yunanistan ile birlikte 1959 yılında bu birliğe üye olmak için başvurmuştur. Yunanistan 1981 yılında birliğe üye olmuştur.
ü Türkiye ile dört yıl süren ortaklık müzakereleri sonucunda 1963 yılında Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile bir geçiş dönemi oluşturulmuş, özellikle gümrük alanında işbirliği kabul edilmiştir. Avrupa bu geçiş aşamasında üzerine düşen görevleri yerine getirmediği gibi, Türkiye’de 1970’li yıllarda siyasi ve ekonomik krizler nedeniyle üzerine düşen görevleri yapmakta zorlanmıştır.
ü AET, sermaye, emek ve hizmetin serbest dolaşımına yönelik bir birlik olmasına rağmen aynı zamanda siyasi bir birliktir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra AET ile Türkiye arasındaki ilişkiler askıya alınmışsa da 1987 yılında görüşmeler tekrar başlamıştır.
ü 1 Ocak 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği ile taraflar arasında malların serbest dolaşımı ve ortak gümrük tarifelerinin uygulanması sağlanmıştır.
ü 1999 Helsinki Zirvesi ile Türkiye’ye adaylık statüsü sağlanmıştır.
3 Ekim 2005 tarihi ile birlikte Türkiye, AB ile tam adaylık görüşmelerine başlamıştır. Bu tarihten sonra açılan konu başlıklarında tam üyelik için müzakereler sürdürülmektedir.
AB’nin üye sayısı Nisan 2009 itibari ile 27 ülkeye çıkmıştır. Türkiye, Makedonya ve Hırvatistan aday ülkeler olarak müzakerelere devam etmektedirler.
 
  • Like
Tepkiler: &

Arca

Herkes ölür ama kimse gerçekten yaşamaz.
Katılım
9 Şub 2019
Mesajlar
48
Puanları
18
Kusura bakmayın, düzensiz atmışım. Yine de rica ederim
 
Üst Alt