istiklal Marşı'nın Kabulü (Tiyatro, Oratoryo, Piyes)

Ela Erbek

Kazasker

Katılım
1 Ara 2013
Mesajlar
29
Puanları
3
İSTİKLÂL MARŞININ KABULÜ

KİŞİLER

Mehmet Akif Ersoy

Rıza Nur :1. MillÎ Eğitim Bakanı

Hamdullah Suphi Tanrıöver :2. Millî Eğitim Bakanı

Hasan Basri Bey : Balıkesir Milletvekili Akif’in arkadaşıdır

4 kişi : Müsteşarlar

Akif’in bir arkadaşı : Ferit Bey

SAHNE I

(Rıza Nur ve diğer bakanlar toplantı odasındadırlar.)

(Dekor: toplantı odasında olabilecekler, kıyafetler dönem koşullarına uygun.)

(Toplantı başlamıştır. Ve içeride eğitimle ilgili önemli bir mevzu tartışılmaktadır. Kapı vurulur, Katip içeri girer:)

Katip —Efendim, Genelkurmay Karargahından bakanlık sadaretimize bir rica ulaştı.

Rıza Nur — Nedir ?

Katip — Efendim buyuyorlar ki “Cephedeki askerimiz yıllardır o cepheden bu cepheye koşmaktadır. Henüz cepheye gelmeden evlenmiş olan baba evladıyla sırt sırta mücadele ediyor. Haliyle neferimizin zihni dolmuş. Gönlü yorulmuş. Bu neferatı tekrar aşka getirmek için çeşitli tedbirlerin alınması gerekiyor. Bu konuda maarif teşkilatının gerekli çalışmayı yapıp acilen sonuca gitmesi zor durumda olan milletimizin öncelikli ihtiyacıdır.” diyorlar.

Rıza Nur — Arkadaşlar, cümlemizin Malumudur ki gençliğimizden beri sulh yüzü görmedik. Evlatlarımız top sesiyle doğdu. Şarapnel parçalarıyla oynadı, mermi üzerinde okumayı söktü, süngü ile arkadaş oldu, toprakla evlendi.

Bir müsteşar — Pek doğru söylersiniz. Sayın bakanım insanımız bu savaş illetinden bıkıp usanmıştır.

Diğer Müsteşar — Bu halkı ayağa kaldırmak için tedbirler bulmalıyız. Arkadaşlar neler yapabiliriz. Öyle birşey yapalım ki inşanımızın hissiyatını göklere çıkarsın. Yanmaktan yorulmuş tandır gibi yüreklere bir can olsun.

Diğer Müsteşar —Bu öyle bir şey olmalı ki ecdadı Asya çöllerinden Anadoluya getiren, Osmanlıyı Viyana’ya sürükleyen bir nefes olmalı.

Rıza Nur — Çok güzel, dediğiniz ancak bir şiirle, bir destan ile olur. Hem bu öyle bir destan olmalı ki duyan cümle asker yerinden fırlayıp düşmanının göğsünde patlamalı.

Bir müsteşar — Bunun için bir yarışma tertip edelim.

Diğer Müsteşar — Nasıl bir yarışma olmalı

Rıza Nur — Tüm ülkeye ilan edelim. Milletimizi temsil edecek tarihî, ilmî, Dinî geçmimişimizi yansıtacak, yorgun milletimize ufuk açacak bir şiir olmalı. Bu şiirden öte bir destan olmalı

Diğer Müsteşar — Vilayetlere bir yazı gönderelim. Gazetelere de ilan verelim. Hatta bir ödül bile koyabiliriz.

Diğer Müsteşar — Milli bir dava için ödül vermek ayıp olmaz mı?

Rıza Nur — Olmaz efendim. Böyle bir maksat için ne kadar büyük ödül olsa azdır. Değeri ölçüye gelmez. Ben 500 Lira öneriyorum

(Hep bir ağızdan) Aman efendim 500 lira da ne demek! Bir memurun maaşı 7,5 lira 10 Lira geliri olan zengin sayılır. Bu israftır. Büyük vebaldir.

Rıza Nur — Efendiler, kararım katidir. Bu marş için 500 değil 5.000 versek yine kâfi değil lâkin bütçenin durumu malum.


SAHNE II

(Ferit Bey Akif’in evine gider Akif eski bir kitap okur ve notlar alır. Düşüncelidir.)

Akif —Ooo, Ferit Kardeşim, hoş geldiniz hanemize

Sefalar getirdiniz meclisimize,şükür sizi gönderene

Ferit Bey — (Sıkıntılı)Hoşbulduk bulmasına amma hiç de hoş gelmedim açıkçası.

Akif —(bozulur) Hayırdır üstadım bilmeden bir kusur mu işledik? Birini mi incittik? Yok sa söz verip de sözümüzü mü tutmadık?

Ferit Bey —Yok öyle değil. Ama sen de olan bir nimeti bizden daha önemlisi milletinden esirgiyorsun.

Akif —Sen ne diyorsun kardeşim. Bu hıyanettir, vatan hainliğidir. Sen bana bunu nasıl yakıştırırsın?

Ferit Bey — Madem öyle hem bilirsin İstiklâl Marşı için bir yarışma var hem de katılmazsın. Bu milletin hayaını, hayalini, hissiyatını senden âlâ yansıtacak biri var mıdırşu memlekette?

(Akif geri çekilir masasının başına geçer.)

Ferit Bey — Hiç öyle kaçma sen de bilirsin ki senden başkası buna kâbil değildir.

Akif —Pek muhterem kardeşim ben de bilirim bunu amma işin ucundaki şu ödül yok mudur şu ödül! Ben arkamdan ödül için yarıştı dedirtmem. Hele millet için yapılacak bir işten ödül, menfaat beklemek ne oluyor? Hiç vatanını seven birine yaraşırmı böyle bir şey?

SAHNE III

(Meclis toplantı odası. Hamdullah Suphi, Ferit Bey, Hasan Basri içerdedir.)

(Hamdullah Suphi onlarca kağıtla uğraşmaktadır.)

Hamdullah Suphi —(Bağırarak) Şu memlekette bir tane de olsa şair yok mudur?

Hasan Basri —Efendim hâlâ bir şiir gelmedi mi? Onlarca mektup aldınız halbuki!

Hamdullah Suphi —Aldık almasına da şiir çok şair yok. Şöyle kalemi eline alınca geçmişi geleceği görecek, gördüğünü yazacak, yazdığını yaşatacak bir şair, bir edip yok mudur?

Hasan Basri —Efendim vardır aslında. (Hamdullah Suphi heyecanlanır.)

Hamdullah Suphi — Var mı dedin, nerede, hemen bulalım.

Hasan Basri —Bizim Mehmet Akif yok mu. Hani Millî Mücadele için gece gündüz anadoluyu karış karış dolaşan halkı cepheye davet eden. Sözleriyle insanları cezbeden Mehmet Akif. Burdur Milletvekili Mehmet Akif.

Ferit Bey — (İç çekerek) Akif vardır, varolmaya lâkin o yazmaz. Yazmam diyor.

Hamdullah Suphi —Niye ki o bu milletten değil midir?

Hasan Basri —Ne demek efendim o senden benden daha Türk daha Türkçüdür. Hem de sağlam imanlı bir müslümandır.

Hamdullah Suphi —O halde neden yazmaz?

Ferit Bey — Ben konuştum kendisiyle.

Diğerleri —Eee

Ferit Bey — Akif eline kalem alan herkesin yazdıklarına karşı bir yarışa girip kendinin üstünlük davası güttüğünün sanılmasını istemez bu biiir.

Hasan Basri —İkincisi neymiş

Ferit Bey — “Ben ödül için yazmam.” diyor. Ödül işini halletmemiz lazım.

Hamdullah Suphi —Ben böyle büyük bir insan görmedim. Muhakkak ona yazdırmak lazım. Aslında bu zor bir iş değildir. Ben ona bir mektup yazayım. Ödülünde onun hayrına Yetim Çocuklar Vakfına verileceğini bildireyim ve sorun çözülür.

Hasan Basri —Siz mektubu yazın ben de size söz veriyorum. O benim sözümü kırmaz.

(Hamdullah Suphi mektubu yazar ve Hasan Basri’ye verir.)

SAHNE IV

(Hasan Basri’nin evi.

Hasan Basri, başı önde derin düşüncelerle bir şeyler yazmaya çalışır.)

(Akif içeri girer üstü biraz ıslanmıştır. Hasan Basri görmez. Akif yaklaşıp selam verince kendine gelir.)

Akif —Selamun Aleyküm (oturur) Ne yazıyorsun, öyle?

Hasan Basri —Karışma şimdi, çok önemli.

Akif —Neymiş o önemli olan

Hasan Basri —Önemli dedim işte.

Akif —Öyleyse beni niye çağırdın, onca yoldan? Hem de bu havada...

Hasan Basri —Bari montunu alaydın üstüne. Ankara’nın ayazında hem de yağmurda montsuz dışarı çıkılır mı?

Akif — Hanım da dedi doğruya Ankara soğukmuş,

Hem çocuk da mazallah hasta olurmuş.

Neylesin bizim fukara ceket

Eder ancak birimize refakat

(uzun bir sessizlik, Akif önüne Hasan Basri kağıtlara bakar.)

Akif —Hakkikat, sen ne yazıyorsun öyle? Ver bakayım şuna. (Kağıdı almak için uzanır.)

Hasan Basri —(Kağıtları geri çeker ) İstiklâl Marşı’nı sen yazmayınca iş bize düştü.

Akif —Onca şiir beğenilmemiş mi?

Hasan Basri —724 tane şiir gelmiş ama hiç biri beğenilmemiş.

(Ayağa kalkıp Akif’in yanına gelir. Omzundan tutarak)

Bunu biz yazacağız.

Akif —Yazarız ama şartları biliyorsun.

Hasan Basri —Şar mart yok. Sen yazacaksan şart felan iptal edilecek.

Akif — Etmezler hem ilan edildi.

Hasan Basri — Bakanla konuştuk biz. Sen katılacaksan şiirin hemen alınacak ve ödül de Yetim Çocuklar Vakfına devredilecek. Hem senin adına söz verdim. Bak mektup da burada

(Masanın çekmecesinden çıkarır ve okur.)

"Pek aziz ve muhterem efendim,

İstiklâl marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamaklarındaki sebebin izâlesi için pek çok tedbirler vardır. Zât-i üstadânelerinin matlûb şi'iri vücûda getirmeleri maksadın husûli için son çâre olarak kalmıştır. Asıl endîşenizin icâbettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehiç vâsıtalarından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbeti arz ve tekrar eylerim.''

Maarif Vekili Hamdullah Suphi

Akif —
Söz mü verdin?

Hasan Basri —Vallahî söz verdim.

Akif —(Masanın başına geçer ) Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak...

(perde kapanır)


SAHNE V

Sunucu şiirin iki günde yazıldığını ve mecliste birkaç kez ayakta dinlendiğini ve İstiklâl Marşımız olarak kabul edildiğini söyler. Okulun en güzel okuyan öğrencisi İstiklâl Marşını okumaya davet eder. (Herkesi ayağa kaldırır)
 
Üst Alt