Balkanlardaki Türk Eserleri Nelerdir?

&

Katılım
27 Eki 2010
Mesajlar
0
Puanları
63
Balkanlardaki Türk Eserleri
Üç tarafı denizlerle kaplı olan Balkanlar yarımadasının kuzey sınırları tartışmalıdır.Bazen kuzeyde Tuna ve Sava nehirleri ile sınırlanan bölge bazen de 1699 Karlofça Antlaşması'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'da kalan toprakları Balkanlar olarak adlandırılmıştır.Her ne kadar Balkan kelimesi Türkçe ''sık ormanlarla kaplı sıra dağ'' anlamına gelse de yarımadanın Osmanlı literatüründeki adı Rumeli'dir.

1912-1913 Balkan şavaşları sonunda Makedonya Türk hakimiyetinden çıktı ve yaklaşık olarak bugünkü batı sınırlarımız çizildi..

Balkanların Türk hakimiyetinden çıkışına paralel olarak Türk yapılarının büyük bir kısmı yıkılıp ortadan kaldırıldı;bir kısmı da bir kaç duvar parçası veya harabe halinde çok az bir kısmıda eski orjinal haliyle veya tamiratlarla değişerek günümüze ulaşabildi.Osmanlı hakimiyetinden sonra Balkan ülkelerindeki yönetimler kalan Türk eserlerini de şehirlerdeki yeni imar planlarını bahane ederek ortadan kaldırma yoluna gittiler.

Balkanlarda Osmanlı Hakimiyeti Dönemine ait şehir imar planları incelendiğinde şehir merkezlerinde cami ile birlikte Hristiyanlara ve Yahudilere ait kiliseleri ve Sinagogları görmek mümkündür.Osmanlı'nın Balkanlar da her çeşit etnik yapıya dini inanca ve kültüre sahip olanlara hoşgörü ile yaklaştığını ve hatta bunlara ait dini yapıların inşatında da maddi katkıda bulunduğunu tarihi vesikalardan öğreniyoruz.

Saraybosna'da ''Başçarşı''olarak anılan meydanda,Boşnakların Gazi Hüsrev Bey Camii,Katoliklerin Sv.Josip(St Josesph)Katedrali,Ortodoksların Sv.Petra ve Pavla (St. Peter and St. Paul)Kilisesi ile Yahudilerin Sinagogu bulunmaktadır.

Dört ayrı din ve kültüre ait dini yapıların birbirinden 500 m. Uzaklıklara aynı meydanı paylaşması,kültürler arası kardeşlik ve hoşgörü örneğinin şehir mimarisinde sergilenmiş en güzel halidir.Şehir merkezinde dört farklı etnik gruba din ve kültüre ait bu dini amaçlı yapıların hepsi Osmanlı döneminde inşa edilmiştir.Saray-bosna'nın son Bosna-Hersek Şavaşı'na kadar(1992-1995)''Kültürler arası Hoşgörü Şehri''olarak anılmış olması Osmanlıdan kalan bu hoşgörü mirasına bağlıdır.

Bununla birlikte Sofya'da da ''Georgi Dimitrov Meydanı'nda Arkeoloji Müzesi olarak faaliyet gösteren Mahmut Paşa Camii'nin Sv.Sofija(St.Sofia) kilisesi ve Yahudi Sinagogu ile ; Selanikte İmaret Camii (Alaca camii)'nin Sinagog ve Rotondo anıtı ile Üsküp'te Sultan Murat Cami'nin Yahudi Sinagogu Sv.İliya ortodoks kilisesi ile Peç'te günümüzde Kilise olarak kullanılan Kasım Paşa Camii ile Protestan ve Katolik kiliseleri büyük bir tolerans ve hoşgörü Üçgenini oluşturmaktadır.

Bu örnekler Balkanlarda asırlardır devam eden hoşgörüyü şehir mimarisinde en iyi şekilde sergilemektedirler.Ancak 19.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Balkanlardaki hakimiyetinin zayıflamasıyla toprak kaybetmeye başlamış ve bunun ardından da tolerans hoşgörü ve kardeşliğin yerini şiddet,nefret,etnik çatışmalar ve şavaşlar almıştır.


Bu etnik ve kültürler arası şavaş ve çatışmaların neticesinde de her kültüre ait birçok tarihi eser yıkılmıştır.

Osmanlı hakimiyetinden çıkan Üsküp ve Saraybosna gibi pek çok şehirde buna benzer olaylar yaşandı.Üsküp Avusturya işgali sırasında şehirde bulunan bütün camiler ateşe verilmiştir.Berlin Anlaşması ile Saraybosna'ya giren Avusturya ordusunun bir gecede 120 civarı camiyi ateşe verdikleri bilinmektedir.Balkanlarda Türk eserlerinin durumuna genel olarak bakıldığında Eski Yugoslavya ülkerinden Makedonya,Bosna-Hersek ve Kosova'daki yapıların,diğer Balkan ülkerine nispetle daha iyi korunmuş oldukları söylenebilir.

Türklerin ve Müslümanların azınlıkta kaldığı Bulgaristan,Romanya veya tamamen terk ettikleri Sırbistan,Macaristan,Karadağ ve Hırvatistan gibi ülkelerde bulunan Türk eserlerindeki tahribat ise daha büyük boyutlardadır.Bu ülkelerdeki Türk eserleri ya bakımsız ya da kendi hallerine terkedilmiş durumdadırlar.

Türklerin ve Müslümanların bulunmadığı yerlerde kalan Türk eserlerinden ayakta kalabilenler de sahipsiz kaldıkları için kuruluş amaçlarının dışında hizmet vermektedirler.Bu eserlerin kuruluş amacına yönelik fonksiyonuna ihtiyaç yoksa orjinalitesini bozmadan farklı işlevlerde kullanılmasını normal karşılıyoruz.

Ancak bu yapıların yansıttığı tarih,sanat ve kültürü çarpıtarak orjinal halinden uzak farklı kültür ve medeniyetlerin eseriymiş gibi sunulmasının ne o esere nede o ülkeye faydası yoktur.Tarihi eser,ancak kendi tarihini ve kültürünü yansıttığı sürece değeri vardır.Balkan ülkelerinde Türk eserleri üzerine yapılan bu müdahelelerin hem iyi hem de kötü örneklerini görmek mümkündür.


Bu özelliklere dikkat edilerek işlev değişikliği yapılan Türk eserleri arasında Bulgaristan Sofya'da Mahmut Paşa Camii,şimdi kilise;Yakovalı Hasan Paşa Camii,şimdi müze,Makedonya'da Üsküp'te Davut Paşa Hamamı,şimdi resim galerisi;Kurşunlu Han,şimdi Arkeoloji Müzesi;Sulu Han,şimdi Güzel Sanatlar Müzesi gibi yapıları sayabiliriz.Buna karşılık yapının yansıttığı kültür,sanat ve mimari özelliğine bakılmadan ve hatta bilinçli olarak değiştirilen yapılar arasında Makedonya'da Manastır(Bitola) ve Pirlepe'deki Saat Kulelerine haç takılması;Sofya'da Sofi Mehmet Paşa Camii'nin Orjinal hali bozularak Sv.İliya Kilisesine dönüştürülmesi;Ziget var Ali Paşa Camii tamamen değiştirilerek kiliseye çevrilmesi gibi örnekleri verebiliriz.

Gerek Bosna-Hersek ve gerekse Kosava Şavaşlarında hasar gören eserlerin restorasyonu ehil olmayan kurum,kuruluş ve kişiler tarafından yapılarak telafisi olmayan ikinci bir tahribata sebep olmaktadırlar.


Balkan ülkelerindeki bu yapıları sadece bir cami,medrese,han,hamam ve köprü gibi görmemek gerekir.Bu eserler bir kültürü,bir medeniyeti,sanatı ve tarihi yansıtmaktadırlar.Türk eserlerinin bu mimari özelliklerini göz önünde bulundurmadan yapılan onarımlar,hem eserin ortadan kalkmasına,hem de insanlığın ortak mirası olan bir yapının kaybolmasına aracı olmaktadırlar.

Balkanlardaki Türk eserleri,Türklerin haklı olarak iftihar kaynağı olmanın yanı sıra,aynı zamanda bölgede yaşayan insanların ve insanlığın ortak mirası ve zenginliğidir.Bu itibarla söz konusu eserlerin korunması,aslına uygun bir şekilde restore edilmesi ve kullanılması için öncelikle Türkiye ve Balkan ülkelerinin ilgili kurumlarının işbirliği içerisinde bulunmaları gerekmektedir.Başlangıçta Balkanlardaki Türk eserlerinin bir envanterinin hazırlamasına ihtiyaç vardır.Başlatılacak ortak onarım projelerine uluslararası kuruluşlardan da maddi destek istenebilir.


İnsanlığın ortak mirası olan bu eserlerimizin onarımına,her ülke ve kuruluştan destek bulunabileceğini umuyoruz.Balkanlarda kalan Yunanistan'ın kuzeyindeki Batı Trakya entarasandır.
Batı Trakya'ya Talatpaşa zamanında 80 kişilik Vanlı gönüllü alayı ile kozlu kebire kadar gelen insan Bediüzzaman Said Nursi'dir.



Hatta batı trakya için anayasa hazırlayan ve bayrağını çizen ilk kişi de Bediüzzaman Said Nursi'dir. Batı Trakya'da bulunduğum zamanlarda gördüğüm herkes Beşiktaş takımını tuttuğunu söylemisti.

Neden?

Çünkü Beşiktaş Kulübü'nün gerçek renkleri kımızı-beyazdır. Balkan savaşının kaybedilmesinden sonra şehitlerimizin yası tutulması amacıyla renklerini siyah-beyaz yapmıştır.Hatta 100 yıldır Beşiktaş'ın tüzüğünde değişmeyen tek madde de Balkanlar tekrardan Türk toprağı olasıya dek resmi renklerimiz siyah-beyazdır.
 

sambacı

Reis'ül Küttab

Katılım
4 Ocak 2013
Mesajlar
24
Puanları
1
Balkanlardaki Türk Eserleri Nelerdir?

teşekkür ederim faydalı oldu.
 
Üst Alt