İsitklal Marşı'nın Yazılması Oyunu (Piyes)

Katılım
17 Kas 2012
Mesajlar
403
Puanları
28
İsitklal Marşı'nın Yazılması Oyunu (Piyes)

1. Sahne:
Davulcu:
Davulcu davuluyla birlikte ortada bir oyana bir buyana gezerek bağırır; hey ahali, duyduk duymadık demeyin, Milletimizin bağımsızlığı için, Türk özgürlüğü için, vatanımızın kurtuluşu için, özgürlük için vel hâsıl kelam ben davulcu tamam. Milli marş yarışması düzenleniyor, bilgisine güvenen, kalemine güvenen şairliğine güvenen herkes bu yarışmaya katılabilir. Yarışmada birinci olana 1000 altın ödül verilecektir. Duyduk duymadık demeyin..
Davulcu davuluyla birlikte ortada bir oyana bir buyana gezerek bağırır; hey ahali, duyduk duymadık demeyin, Milletimizin bağımsızlığı için, Türk özgürlüğü için, vatanımızın kurtuluşu için, özgürlük için vel hâsıl kelam ben davulcu tamam. Milli marş yarışması düzenleniyor, bilgisine güvenen, kalemine güvenen şairliğine güvenen herkes bu yarışmaya katılabilir. Yarışmada birinci olana 1000 altın ödül verilecektir. Duyduk duymadık demeyin..

2. Sahne:
Yarışma duyurusunu duyan şairler, edipler herkes şiirleriyle birlikte şiirlerini inceletmek üzere şiir inceleme üyelerine şiirlerini sunarlar.
İnceleme yapan üyeler hiçbir şiirin milli marş olacak nitelikte olmadığını Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’e iletirler. Şiirleri inceleyen üyeler özellikle yarışmaya şiirleriyle Milli mücadelenin yanında olan Mehmet Akif’in yarışmaya katılmadığını dile getiriler. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey; soluğu Devrin önde gelen şairi Mehmet Akif’in yanında alır.
Hamdullah Suphi Bey: Selam aleykum, Akif Bey Nasılsınız, sağlığınıza duacıyım, ne yaparsınız, ne edersiniz? Sizin gibi çok değerli, çok muhterem ve de çok kıymetli bir şairimizin milli marş yazma yarışmasına katılmadığını duydum. Çok üzüldüm çooooooooook.
Mehmet Akif: Efendim, hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Ben deniz aliniz sizlerin de sağlığına duacıyım. Ama gönül isterdi ki Sayın Maarif bakanımızın beni daha yakından tanımasını. Ama gel gör ki şahsınız beni tanıyamamışsınız. Efendim şunu belirtmeliyim ki; milli marşlar öyle parayla, ödülle, altınla yazılmaz. Bu bir milli davadır. Bu bir gönül işidir. Bu vatan mevzusudur. Bu yüzden vatanımın milli bir marşa ihtiyacı varsa bu elbette yazılmalıdır. Lakin bu iş ücrete bağlı kalmadan olmalıydı. Anlayacağınız ben bu yarışmaya ödül olduğu için katılmadım. Şartlar böyle devam ederse katılmayacağım da.
Hamdullah Suphi Bey: Efendim, Mustafa Kemal Paşa da sizin bu yarışmaya katılmamanızdan çok endişeli. Devleti aliyemizin önde gelen şairini yarışmaya katmayan durum nedir ki diye sizlere sorarlar.
Mehmet Akif: Efendim demin da izah ettim. Söz konusu vatansa ödül varsa ben olamam. Efendim kendilerine durumu izah edersiniz. Eğer ödül kaldırılırsa o zaman katılabileceğimi ve bu konuda elimden genli yapacağımı bildirmenizi talep ederim.
Hamdullah Suphi Bey: Tamamdır efendim ben maarif nazırı olarak bu talebinizi hemen kabul ediyorum. Sizden bu konuya ehemmiyet vermenizi talep ediyorum. Takdir sizindir efendim. Buyurursanız yarışmayı kazanırsanız ki hiç şüphem yok kazanacaksınız, bu davranışınız ile milletimiz sizinle gurur duyacaktır. Artık bana müsaade buyurunuz efendim. Bu haberi tez elden Mustafa Kemal Paşaya ulaştırmalıyım.. Hadi sağlıcakla kalın…
Mehmet Akif: Ve Aleykum selam.. Yolunuz açık olsun …

3. Sahne:
Mehmet Akif: Evinde yatmaya hazırlanırken, aklına üç beş mısra gelir onları hemen yazayım der … Ve başlar yazmaya

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
O benimdir o benim milletimindir ancak

- Olmuyor….
- Kalkıp yatsı namazını eda edeyim der.
- Yatsı namazı için abdest alır ve namazını eda eder.
- Odada gezinen Akif biran duraksar ve üç beş kıta daha yazar…

Uykusu gelen Akif; yatar ve sabah namazı vakti girince uyanır.
Yatağından kalkan Akif; abdest alır ve sabah ezanı okuyuncaya kadar dua edeyim der.. Dua ederken aklına üç beş mısra daha gelir ve hemen onları da yazar..

Derin derin düşünürken tam o sırada sabah ezanı okumaya başlar.
Hoca: Sabah ezanını okur.
Mehmet Akif: Sabah ezanı okunmaya başlayınca aşağıdaki dörtlüğü sesli olarak yazamaya başlar ve dörtlüğü tamamlar.

Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

Ezandan sonra şiirini tamamlayan Mehmet Akif; sabah nazmını eda eder.

4. Sahne:
O günün sabahında Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’in yanına giden Akif hem telaşlı hem de heyecanlıdır.
- Acaba Suphi Bey ne diyecek?
- Ya beğenmezse?
- Ya Mehmet Akif Bey yazdığın bu mu derse diye kendi kendine mırıldanarak Hamdullah Bey’in yanına varır.

Efendim buyurursanız şiirimi size sunmak isterim.
Hamdullah Suphi Bey: Rica ederim efendim. Lütfen buyurun buyrun. Lütfen içeri giriniz. Demek şiirinizi tamamladınız? Vallahi ne diyeceğimi bilemiyorum. Şaştım. Ben hemen diğer şiirleri inceleyen Beylere haber vereyim. Hani usul yerini bulsun. Biliyorum ki beğenecekler…
Mehmet Akif: Efendim şiiri okudunuz görüşünüz nedir? Sizce milli marş olabilir mi?
Hamdullah Suphi Bey: Efendim siz ne diyorsunuz bence oldu bile.

O sırada içeriye inceleme kurulu üyeleri içeriye girer:
Mehmet Akif Bey’in Şiirini inceleyen kurul üyeleri efendim bizim haddimize değildir böyle harika bir şiiri değerlendirmek ama sizler lütfedip bizleri çağırmışsınız … Mehmet Akif Bey’i tebrik ederim. Çok harika bir şiir olmuş Sanki bizi bize anlatmışsınız, tüm dünyaya karşı nasıl direneceğimizi öğretmişsiniz. Tekrar tebrik ederiz. .. Ve üyeler sahneden çıkarlar…

5. Sahne:
Hamdullah Suphi Bey ve Mehmet Akif birlikte Mustafa Kemal Paşa’nın yanına giderek şiiri takdim ederler.
Mustafa Kemal: Beyler umarım ki yüce meclisimiz de aynen bizler gibi bu değerine paha biçilemez şiiri Milli Marşımız olarak kabul edeceklerdir. Yarın 12 Mart’ta meclis açık oturumunda oylamaya sunacağım ve göreceksiniz ki kabul edilecektir.

6. Sahne:
Mustafa Kemal, Hamdullah Suphi ve Mehmet Akif Beyler meclise girerler.
Meclis açık oturumu ve açılış konuşmasını yapan Mustafa Kemal Paşa; Milli marşımızın diğer bağımsız devletlerde olduğu gibi bu kabul edileceğini, tüm yurdumuzda coşkuyla karşılanacağını söyler. Bu marş ki bize yeniden dirilmeyi, itilaf devletlerine boyun eğmemeyi, ya istiklal ya ölüm demeyi öğreten bir marştır. Beyler şimdi sizlere Mehmet Akif Bey’in kaleme aldığı İstiklal Marşı Marşını takdim ediyorum. İnceleyiniz, oylamaya sunacağım…
Mustafa Kemal Paşa: Değerli ülkemin değerli vekilleri; gördüğünüz gibi şiir ortada şimdi oylamaya geçiyorum.
Mehmet Akif Bey’in kaleme almış olduğu ‘İstiklal Marşı’’ Şiirini Milli Marş olarak kabul edenler lütfen ellerini kaldırsınlar.

Mecliste bulunan tüm delegeler ellerini kaldırırlar.
Mustafa Kemal Paşa: Görüyorum ki hepiniz de bu marşın milli marş olmasını istiyorsunuz. O zaman İstiklal Marşımız hayırlı uğurlu olsun. Der
Ve meclis; ıslıklı, alkışlı. Olarak dakikalarca ayakta alkışlarlar.

Mustafa Kemal Paşa: Dilerseniz hep birlikte marşımızı okuyalım.

Sırası ile öğrenciler İstiklal Marşı’nın kıtalarını okurlar.

7. Sahne:
Bir gzateci Mehmet Akif Bey’i evinde ziyaret eder.
Gazeteci Mehmet Akif Bey’in: Çok hasta olduğunu çok zor konuşabildiğini ve artık son zamanlarının olduğunu anlar.
Gazeteci: Efendim yazdığınız, size ait olan İstiklal Marşı için ne demek istersiniz?
Mehmet Akif: Zor da olsa doğrularak; yanılıyorsun o artık benim değil, o şiir milletimindir. Kahraman Tür ordusunundur. Aziz şehitlerimizindir. Ben asla benim diyemem. Diyemem. Diyemem. O milletimindir…
Gazeteci: efendim Türk milletine ne demek istersiniz.
Mehmet Akif: ‘‘Allah, Allah, Allah, Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın.’’ Son sözlerini de söyleyerek ruhunu teslim eder.

Görev alan tüm öğrenciler sahneye gelecek;
Bizi izlediğiniz için teşekkür ederiz derler ve oyun biter.
 
Üst Alt